Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Bizler ve onlar

    Fatih Özatay, Dr.05 Ekim 2009 - Okunma Sayısı: 868

     

    Ekonomik daralmaya ve sıçrayan işsizliğe karşı farklı ülke gruplarının uyguladıkları politikalar üzerinde duruyorum bir süredir. İki temel olgu dikkat çekiyordu. Birincisi, gelişmiş ülkeler dışında olup küresel krizden derinden etkilenen ülkelerin verdikleri tepkiler arasında önemli farklılıklar vardı. İkincisi, gelişmiş ülkelerin krize verdikleri tepki ile diğerlerinin verdikleri tepki karşılaştırıldığında da önemli bir farklılık saptanıyordu. Bu farklılıkların olası nedenlerini tartışmak istiyorum.
    Tablo 1'de, G20 grubunda ülkelerin aldıkları mali ve finansal önlemlerin büyüklüklerinin milli gelirlerine oranları var. Veriler IMF'nin yenilerde yayınladığı bir rapordan alınma (IMF Staff Position Note, SPN/09/21, 30 Temmuz 2009). Çok çeşitli finansal önlemler alındı, sadece iki tanesini dikkate aldım: Devlet bütçelerinden finansal kurumlara yapılan doğrudan sermaye destekleri ve ülkelerin hazinelerinin finansal kurumlardan ve şirketlerden satın aldıkları mali varlıkların toplam miktarı. Buna karşın, özellikle gelişmiş ülkeler çok önemli miktarlarda garantiler verdiler. Bunları göz önüne almadım. Tabloda bir de 'otomatik dengeleyiciler' var. Şu: Mesela işsizlik arttığında eğer gerekli yasal düzenlemeye sahiplerse, bazı ülkelerde otomatik olarak işsizlik yardımları artıyor. Dolayısıyla, iç talebi artırıcı bir politika kendiliğinden devreye girmiş oluyor. Bu özellikle gelişmiş ülkelerde daha sık görülüyor.

    Gelişmişlerle diğerleri arasında derin bir uçurum var. Neden diye sorulduğunda muhtemelen akla gelen ilk açıklama gelişmişlerin çok daha rahat harcama yapacak bir ekonomik yapıya sahip olmaları. Oysa mali göstergeler G20'nin gelişmişleri aleyhine. Şöyle: Gelişmiş ülkeler grubunun kamu borcu milli gelir oranı 2007'de yüzde 79, 2009'da beklenen oran ise yüzde 101. Hem borç düzeyi yüksek, hem de önemli bir artış olacak bu önlemler nedeniyle. Oysa diğerleri grubunun borç oranı 2007'de sadece yüzde 38. 2009 için beklenen oran ise yüzde 39. Çarpıcı bir fark var. Benzer bir fark bütçe açıklarının milli gelire oranlarında da var. Gelişmişler: 2007: Yüzde 1.9, 2009: Yüzde 10.2. Diğerleri 2007: Yüzde -0.2 (bütçe fazlası), 2009: Yüzde 4.9.
    Şöyle bir itiraz gelebilir: Gelişmiş ülkelerin hepsini aynı kefeye koymak mümkün değil. Bazı gelişmişlerde bu oranlar çok daha düşük düzeylerde. Doğru, ama işin özünü değiştirmiyor: Ortada asimetrik bir durum var. Bir başka itiraz da şu olabilir: Diğerleri grubundaki ülkelerin bir kısmının hala kırılganlıkları var. Bunların iç talebi artırıcı politikalar uygulaması çok kolay değil dolayısıyla. Perşembe günü verdiğim tabloda gerçekten de bu tip farklılıklar vardı. O tablodan yola çıkarak şu saptamayı yapmak mümkün: 2007 sonu dikkate alındığında, kamu borcunun, bütçe açıklarının ve cari işlemler açıklarının milli gelire oranları ne kadar küçükse bu ülkelerin krize karşı iç talebi artırıcı tepkileri de o kadar güçlü oldu.
    Bu da tamam. Ama diğerleri grubunda yer alan bazı ülkelerin yine de sahip oldukları mali olanakları kullanmadıkları gibi bir izlenim var bende. Mesela Türkiye'nin. Sürdüreceğim.
    Not: 20 Eylül tarihli yazımda sanayi endeksinden elde edilen büyüme oranları ile milli gelirin sanayi alt kaleminden elde edilen büyüme rakamlarını üçer aylık dönemler itibarıyla 1999-2009 için karşılaştırmıştım.  Kullandığım verilerin türetiş biçimi açısından karşılaştırmanın sağlıklı olması için 2006-2009 dönemini kullanmak gerekiyor. Bu hataya dikkatimi çeken Orhan Karaca'ya teşekkür ederim. 2006 ve sonrası için söylediklerim değişmiyor ama. Her iki büyüme hızı arasında daha önce en yüksek fark 2 puanın altında iken, 2008'in üçüncü çeyreğinden itibaren fark artıyor. Son çeyrekte ise bu fark 6 puana ulaşıyor: GSYH verilerine göre sanayi sektörü büyümesi ikinci çeyrekte eksi yüzde 8.7. Oysa aynı dönemde sanayi üretim endeksi büyümesi eksi yüzde 15,4.Açıklamaya muhtaç bir fark bu.

    Bu yazı 05.10.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır