Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Kredi piyasasında riskler

    Fatih Özatay, Dr.12 Ekim 2009 - Okunma Sayısı: 822

     

    Bugün kredi piyasasına yüzümüzü çevirelim. Yakın gelecek açısından orada bir risk birikiyor olabilir; onu tartışalım. Krizin etkili olduğu kanallardan bir tanesi kredi kanalıydı. Hem uluslararası likidite olanaklarının azalması, hem de ortadaki büyük belirsizlik bankalarımızı kredi açmakta isteksiz hale getirmişti. Aynı ortamda iç talebin yerlerde süründüğünü de hatırlarsak kredi alma isteğinin de azaldığını düşünmemiz gerekir.
    Bu gelişmeler sonucunda, 2008'in ekim ayından başlayarak bankaların açtığı toplam kredi miktarı azalmaya başlamıştı. Haftalık verilere bakıldığında toplam kredi miktarının ekim ayının sonlarında zirveye ulaştığı, daha sonra azalarak içinde bulunduğumuz yılın mayıs ayının sonlarına doğru da en düşük düzeyine indiği anlaşılıyor. O tarihten sonra bir kıpırdanma var toplam kredi miktarında.
    Birkaç rakam: Kredi miktarının en düşük olduğu nokta ile en yüksek olduğu nokta arasındaki değişim eksi yüzde 5.9. 25 Eylül tarihi itibarıyla bakınca ise bir toparlanma var: Toplam kredi miktarı mayıs 2009'daki en düşük olduğu noktaya kıyasla yüzde 4.3 daha yüksek. Bu toparlanmaya karşın, yaklaşık bir yıl öncesine kıyasla kredi miktarı hala daha düşük bir düzeyde. Bu elbette olumlu bir gelişme. Ancak süreç yavaş işliyor.
    Tüketici kredileri için de bir saptama yapayım: Tüketici kredileri de toplam kredilere benzer bir hareket gösteriyor. Ama iki önemli farklılık var: Tüketici kredileri dip noktasına toplam kredilerden daha önce ulaştı. Şu anda gelinen düzey ise 2008'in ekim ayındaki düzeyden daha yüksek. Aradaki fark yüzde 4.6. Dolayısıyla tüketici kredileri çok daha hızlı toparlanıyor. Bu da iç talep açısından olumlu bir gelişme.
    Kredi piyasasındaki en büyük risk, geri dönmeyen kredi miktarının artması olacak. Bir yılı aşkın bir süredir üretimin düşük, işsizliğin ise yüksek düzeylerde seyretmesinin elbette ödenmeyen kredi sorununu artırması beklenir. Rakamlar geri dönmeyen kredilerin toplam kredilere oranında, bu bekleyiş doğrultusunda bir artış gerçekleştiğini gösteriyor. 2008 ortalarında bu oran, haftalık verilerle hesaplandığında, yüzde 3.7 ile en düşük düzeyindeydi. 25 Eylül tarihinde söz konusu oranın yüzde 6.8'e yükseldiği anlaşılıyor. Tek başına 6.8 oranı yüksek değil, ama artış hızı dikkat çekici. Üstelik, az önce belirttiğim gibi, bu oranın ileride artması beklenir.
    Bu sorunun alacağı boyut, Orta Vadeli Program'da iç talebi 'doğrudan' artırıcı bundan sonra fazla bir şey yapmayacağımız açıklandığına göre, daha çok yurtdışı gelişmelere bağlı olacak. Dış ekonomilerin, özellikle de AB ekonomisinin toparlanma hızının şu anda beklenenden daha yavaş gerçekleşmesi olasılığı var. Bu bizim ihracatımızın daha yavaş ayağa kalkması demek. Dolayısıyla da şirketlerimizin kredilerini geri ödemekte daha fazla zorlukla karşı karşıya kalmaları anlamına gelir.
    Yıl ortasında, kurulacak ya da var olan kredi garanti sistemlerine Hazine'den destek verilmesini sağlayan bir yasa çıkarılmıştı. Bu çerçevede mevcut Kredi Garanti Fonu'na Hazine'den kaynak aktarılacak. Önümüzdeki günlerde bu aktarım gerçekleşecek. Bu kaynak kullanılarak verilecek garantiler ile geri dönmeyen kredi sorununun, bu sistemin olmadığı duruma göre daha düşük bir oranda gerçekleşmesi beklenir. Yukarıda değinilen riski azaltan bir gelişme olacak dolayısıyla bu durum.
    Toparlarsam; kredi piyasasında bir kıpırdanma var. Tüketici kredilerinde bu olgu daha belirgin. Kriz nedeniyle geri dönmeyen kredi sorununda artış var. Daha da artmasını engelleyecek bazı önlemleri almamıza karşın, gidişat, sorunun ileride artabileceğini gösteriyor. Uluslararası ekonomilerin toparlanmasının beklenenden daha yavaş olması, Türkiye'de kredi arzında yeni bir yavaşlamaya yol açabilir.

    Bu yazı 12.10.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır