Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    İhracatımız nasıl şekillenecek?

    Fatih Özatay, Dr.19 Kasım 2009 - Okunma Sayısı: 864

     

    '2010'da ne olacak?' sorusuyla bitirmiştim son yazımı. Soruyu yanıtlayabilmek için alternatif senaryolar altında büyüme öngörüleri vermek gerekiyor. 2009 için de benzer bir yol izlemiştim bu yılın başında. O öngörüleri elde ettiğim modeli kullanacağım. Ama pazar yazısına bırakıyorum bu işi; biraz daha çalışmak gerekiyor. Bir ekonomide başat olan eğilim yerini başka bir eğilime bırakmak üzereyken, diğer bir ifadeyle, dönüm zamanlarında öngörü yapmak zorlaşıyor. Çok karışık sinyaller geliyor çünkü. Bu işi pazara ertelememin temel nedeni bu.

    Son aylarda açıklanan rakamlar sevimli diyebileceğim tek gelişmenin ihracatta gerçekleşmekte olduğunu gösteriyor. Ekim ayında ihracat yüzde 4.6 oranında artmıştı bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla. Kasım ayının ilk 16 gününe ait ihracat rakamları ise bu artış oranının yüzde 1.6 düzeyinde olduğunu gösteriyor. Günlük rakamlardan kalkıp yorum yapmanın bir anlamı yok elbette, ama en azından eski aylardaki büyük düşüşlerin olmadığını gösteriyor hem ekim hem de kasım ayı verileri. 'Sevimli'den kasıt bu.

    İhracatımızın 2010'da çok büyük ölçüde dış koşullar tarafından şekilleneceği açık. Özellikle AB ekonomilerinin büyüme hızlarının nasıl bir seyir izleyeceği önemli. AB'ye ihracatımız toplam ihracatımızın yarısına yaklaşık bir düzeyde. Avrupalılar tüketmeye başlayacaklar ki onlara mal satabilelim. Üçüncü çeyreğe ilişkin büyüme rakamları açıklandı AB ülkeleri için. Buna göre bir bütün olarak AB'nin pozitif büyümeye (yüzde 0.3 kadar) geçtiği anlaşılıyor. Almanya, İtalya ve Fransa büyüyorlar. İngiltere ve İspanya'da ise küçülme sürüyor.

    Bu büyüme değerleri bir önceki çeyreğe göre. Bizim Türkiye'de alışık olduğumuz gibi bir yıl öncesinin aynı çeyreğine göre bakarsak hâlâ AB ekonomilerinin küçüldüğünü görüyoruz. Elbette bu küçülme hızı azalıyor. Nasıl ölçülürse ölçülsün, gelecek yıl için pozitif büyüme bekleniyor. Ama öngörülen büyüme hızı oldukça sınırlı:
    Yüzde 0.7. Bu büyüme hızı 2002-2006 ortalamasının üçte biri kadar. 2006 ve 2007'de ise 2010 öngörüsünün dört katından fazla büyümüş AB ekonomileri.

    Bir de bu ülkelerin yurtiçi taleplerinin, yani tüketim, yatırım ve kamu harcamalarının toplamının nasıl gelişeceğine bakmak gerekiyor. Bizim ihracatımız açısından bu daha önemli. 2010 öngörüsü AB'nin 'yurtiçi' talebinin yüzde 0.4 artacağı yönünde; büyüme öngörüsüne göre daha düşük bir değer. Daha önemlisi şu: Bu değer AB'nin yurtiçi talebinin potansiyel artışının oldukça altında bir değer.

    Bu kadar ayrıntı vermemin nedeni açık sanıyorum. 2010'da Türkiye ekonomisinin ne ölçüde büyüyeceği temelde üç unsur tarafından belirlenecek. Bunların ilki 'matematiksel' bir unsur ve daha önce çok değindim. Kısaca şu: 2009 milli gelirimiz çok düşük düzeyde olduğu için ve 2010 büyüme hızını hesaplarken 2010'daki milli gelirimizi 2009'dakine böldüğümüz için, pek bir şey yapmasak da 2010'da büyüyeceğiz. Diğer iki unsur ise dış koşullara ilişkin: Dış talep ihracatımızı şekillendirecek. Dışarıdan bulacağımız kaynak miktarına bağlı olarak şirketlerimizin üretim ve yatırım yapma kapasiteleri az ya da çok sınırlanacak.

    Bu ikinci unsur, yani dış talebin 2010'da alacağı şekil, AB ve ABD'nin nasıl bir büyüme yolu izleyeceklerine bağlı. Yukarıda verilen öngörüler, AB'nin potansiyel büyüme hızının oldukça altında büyüyeceğini ima ediyor 2010'da. ABD ekonomisinin 2010'da nasıl bir büyüme yolu izleyeceğine dair en güncel öngörü FED Başkanı Bernanke'nin 16 Kasım günü yaptığı açıklamada vardı. Bernanke bir rakam vermedi ama özellikle kredi gelişmeleri ve işgücü piyasasındaki sıkıntılı durumun altını çizerek, 2010 büyümesinin potansiyelin oldukça altında kalacağını belirtti. Bu durumda biz yeni pazarlara yönelme çabalarımızı artırmazsak, ihracatımızda 2002-2007 döneminde olduğu gibi büyük artışlar beklememeliyiz.

     

    Bu yazı 19.11.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır