Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    2010'da ne olacak? (1)

    Fatih Özatay, Dr.22 Kasım 2009 - Okunma Sayısı: 927

    Artık "2010'da ne olacak?" sorusunun yanıtına geldi sıra. Türkiye ekonomisinin 2010'da büyüme hızının ne olacağına dair bir rakam vermeden önce bir takım senaryolar oluşturmak gerekiyor. Her bir senaryo altında büyüme hızının ne olacağını saptamak tek bir rakama bağlı kalmaktan daha anlamlı.

    Önce çok basit bir modelle çalıştığımı belirteyim. Modeli daha karmaşık hale getirmek kolay. Ama kriz ortamında özellikle bu yolu seçtim. Bu modeli daha önce de kullanmış ve yine alternatif senaryolar altında 2009 için büyüme öngörüleri vermiştim. Küresel kriz bizi dört kanaldan etkilediğine göre bu dört kanal da modelde yer almalı ki, anlamlı bir sonuç elde edilsin. Diğer bir ifadeyle ihracat (dış talep), net dış borçlanma (küresel likidite ve risk alma iştahı), yurtiçi kredi hacmi ve ekonomiye duyulan güven modelde önemli bir rol oynamalı. Senaryoları da bu değişkenlere bağlı olarak kurmak gerekiyor.
    Önce temel senaryomu vereyim: 2009'un son çeyreği ile 2010'un ilk yarısını kapsayan
    dönemde hem bankalarımız hem de şirketlerimiz yurtdışına net dış borç geri ödeyicisi konumunda olacaklar. Ama dışarıya aktardıkları kaynak miktarı ılımlı bir biçimde azalacak. Gelecek yılın ikinci yarısında ise bu açıdan nötr bir durum içine girecekler; net dış borç kullanımı 'sıfır' düzeyinde olacak. Küresel risk alma iştahı (VIX endeksi ile ölçülüyor) bugünkü düzeyinde devam edecek.

    Son yazımda tartıştığım çerçevede yurtdışı talep 2009'un son çeyreğinden başlayarak ve bir yıl öncesine kıyasla ılımlı bir şekilde artacak. Böylelikle, Türkiye'nin gerçek (reel) mal ve hizmet ihracatı, her çeyrek bir yıl öncesinin aynı çeyreğine kıyasla yüzde 1'in biraz altında yükselecek. Fikir vermesi için: 2009'un ilk yarısında bu değişken yüzde 10 civarında azalmıştı. 2008'in ikinci ve üçüncü çeyreğinde ise yüzde 3 dolayında artış vardı. Dikkat ederseniz mal ve hizmet ihracatını 'dışarıdan' modele veriyorum. Normal koşullarda 'gerçekten dıştan' gelen değişkenler tarafından ekonominin kendi dinamikleriyle belirlenmeli ihracat. Yani 'dışta' değil 'içte' yer almalı. Ama bu ortamda dış talep nerdeyse tek belirleyici olacağı için böyle bir yol seçtim. Basitleştiriyor işi. Buna karşın gerçekçiliğinden de fazla bir şey yitirmiyor kullandığım model.

    Karar vermesi en zor değişkenin yurtiçi kredi hacmi olduğunu düşünüyorum. Birkaç yazı tartıştım kredi piyasasındaki gelişmeleri. İki ters gelişme var: Bir yandan nisan sonundan itibaren ılımlı bir toparlanma var açılan kredi miktarında. Ayrıca Hazine'nin Kredi Garanti Fonu'na aktaracağı 1 milyar liralık kaynak ile 10 milyar liralık kredi hareketi yaratmak mümkün olacak. Bunlar işin olumlu tarafı. Ama diğer yandan mevcut kredi genişlemesi daha çok kamu bankaları kaynaklı; sürdürülebilirliği hakkında şüphe doğuruyor. Ek olarak donuk kredilerin toplam kredilere oranı artıyor. Daha da yaygınlaşabilir bu sorun ve bankaları tedirginleştirebilir. Üstüne bir de küresel likidite sıkışıklığının azalarak da olsa 2010'da da sürmesi bekleniyor (yukarıda tartıştım bunu).

    Bu durumda temel senaryomda enflasyondan arındırılmış kredi genişlemesi varsayımım şöyle: Tüketici kredileri diğer kredi türlerine göre daha hızlı artacak. 2009'un son çeyreği ile tüm 2010 boyunca her çeyrek bir önceki çeyreğe göre yüzde 1.5'in biraz altında gerçek bir tüketici kredisi artışı olacak. Diğer kredilerde ise bu oran yüzde 1 düzeyinde; böylelikle bu kredi grubu 2008'in dördüncü çeyreğinde ulaştığı zirve değerine 2010'un ikinci çeyreğinde ulaşacak, hatta o değeri biraz da aşmış olacak.

    Ekonomiye duyulan güven özellikle özel kesim yatırımları üzerinde çok etkili bir değişken. Bugünkü güven düzeyinin bundan sonra değişmeden süreceği varsayımı var temel senaryoda. Türk lirasının reel değeri de bugünkü düzeyinde sabit tutuluyor. Kamu harcamalarının gerçek değeri ise 2009'un son çeyreğinde bir yıl öncesinin aynı dönemindeki değerini alıyor. 2010'un ilk yarısında yüzde 1'i biraz aşan bir azalma, ikinci yarıda ise yüzde 0.5 dolaylarında azalma var. Temel varsayım, dolayısıyla, bütçeyi toparlama çabalarının daha çok gelir tarafından geleceği. Bir hatırlatma, zaten 2009'un ilk yarısında oldukça yüksek bir gerçek kamu harcaması var. Bu düzeye kıyasla bu ılımlı azalmaların gerçekleşeceği varsayılıyor temel senaryoda.

    Dikkat ederseniz 'temel senaryom' biraz iyimser tarafta kalıyor, özellikle de iç kredi genişlemesi açısından. Bu koşullar altında 2010 büyümesi yüzde 3.8  4.9 aralığında bir yerde oluyor. 2009'u ise yüzde 7 civarında bir küçülme ile kapatıyoruz. Yarın "farklı senaryolar altında bu büyüme hızı nasıl değişir?" sorusunu yanıtlamaya çalışacağım.

     

    Bu yazı 22.11.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır