Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Net hata noksan ve 2010 büyümesi

    Fatih Özatay, Dr.17 Aralık 2009 - Okunma Sayısı: 1056

    Çok sayıda kişi Türkiye'nin 2010'da yüzde 3.5-5 arasında bir yerde büyüyeceğini belirtiyor. Bu aralığın alt sınırını eylül ayında kamuoyuna açıklanan Orta Vadeli Program çiziyor. Farklı bir ifadeyle, analistler resmi tahmine göre daha iyimserler. Ben de kasım ayı ortasında bir dizi yazı ile büyüme tahmini yapmış ve iyimserler kervana katılmıştım. Sözünü ettiğim yazılardaki büyüme tahmini yüzde 3.8-4.9 arasındaydı.

    Bu kadar kişi benzer tahminlerde bulununca insanın içine bir kurt düşüyor. Sonuçta okunanlardan ve dinlenenlerden etkileniyor insanlar. Belki 2010 büyümesi tahmini için bu etkileşim çok fazla olmuştur; bilemem elbette. Bu olası etkileşimin dışında, 2010 için yapılan büyüme tahminlerinin yüksek kalmasına yol açabilecek çeşitli unsurlar var. Bunlardan en çok üzerinde durulanı elbette gelişmiş ekonomilerde beklenen ılımlı iyileşmenin gerçekleşmemesi riski. Böylesi bir durum bizim ihracatımızı ve dolayısıyla büyümemizi olumsuz etkileyecek açık ki.

    Bize özgü bir risk unsuru daha var. O da ödemeler dengesindeki 'net hata noksan' kaleminin 2010'da nasıl şekilleneceği. Açayım. Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) haziran ayında yaptığı tahminlere göre 2010'da bizim gibi ülkelere yönelik sermaye akımlarının 2008 düzeyine ancak yaklaşması bekleniyor. Kısacası, mesela 2006 ve 2007'deki o eski sermaye bolluğu olmayacak 2010'da, ama 2009'a göre de neredeyse üç kat artacak sermaye miktarı. Türkiye de 2009'daki bu olumsuz gelişmeden önemli ölçüde etkilendi. 2007 yılında net olarak 45, 2008'de ise 35 milyar dolar geldi Türkiye'ye. Oysa bu yılın ilk 10 ayında gelen net sermaye miktarı iki milyar doların altında.

    Özellikle banka dışı özel kesim bu gelişmeden olumsuz yönde etkilendi. 2007 ve 2008 yıllarında net 30 milyar dolar dışarıdan kaynak bulan bu kesim, içinde bulunduğumuz yılın ilk 10 ayında net 11.4 milyar dolar kaynak aktardı yurtdışına.
    Bu keskin 'U' dönüşünün döviz kurunu daha fazla artırmamasının ve büyüme hızımızı daha da düşürmemesinin temel nedenlerinden biri, ödemeler dengesinde yer alan 'net hata noksan' kalemindeki gelişmede saklı. 2008'in ilk üç çeyreğinde net hata noksan kalemi eksi 1.6 milyar dolar. Oysa 2008'in son çeyreği ile 2009'un ilk yarısını kapsayan dönemde 'kaynağı belli olmayan' ve 13.6 milyar dolar bulan bir döviz girişi olmuş.

    2010 büyümemiz, uluslararası sermaye girişlerinin alacağı büyüklükten önemli ölçüde etkilenecek. Bu kalemin kendisi hakkında bir tahminde bulunmak zaten yeteri kadar güç. Ama bir de net hata noksan için bir varsayım yapmak gerekiyor. Kasım ortasında 2010'a ilişkin verdiğim temel senaryoda sermaye girişlerine ilişkin varsayım şuydu: "2009'un son çeyreği ile 2010'un ilk yarısını kapsayan dönemde hem bankalarımız hem de şirketlerimiz yurtdışına net dış borç geri ödeyicisi konumunda olacaklar. Ama dışarıya aktardıkları kaynak miktarı ılımlı bir biçimde azalacak. Gelecek yılın ikinci yarısında ise bu açıdan nötr bir durum içine girecekler; net dış borç kullanımı 'sıfır' düzeyinde olacak."
    2009'a kıyasla önemli bir iyileşme anlamına geliyor bu varsayım ve IIF'in tahminlerine paralel. 2009'da net hata noksan kaleminde gerçekleşen artışın arkasında muhtemelen 'varlık barışı' çerçevesinde ve 'yastık altından' sisteme giren dövizler var. Bu giriş 2010'da devam etmeyecekse, bu durumda bankalar ve şirketler için yaptığım varsayımın sermaye ve finans hesabı üzerinde yaratacağı olumlu etki, net hata noksan kalemindeki azalma nedeniyle ortadan kalkmış olacak.

    Oysa yazının başında sözünü ettiğim tahminlerde olduğu kadar büyümemiz, daha fazla ithalat yapmamız ve daha fazla döviz ihtiyacımız olması demek. Kısacası, 2009'a kıyasla cari açığımız çok daha fazla olacak. Bir de gelişmiş ülkelerin ve Çin'in 2009'a göre daha yüksek bir büyüme hızı tutturacağını düşünürsek, enerji fiyatlarının artması olasılığı az değil. Bu nedenle de cari açığımız artacak. Bu durumda ortaya cari açığın finansmanı sorunu çıkabilir. Daha doğru ifade etmekte yarar var: Finanse edemeyeceksek bu kadar cari açık veremeyiz ve bu ölçüde de büyüyemeyiz.

    Bu yazı 17.12.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır