Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Yine iktisatta deprem üzerine

    Fatih Özatay, Dr.27 Aralık 2009 - Okunma Sayısı: 1123

    Ana akım iktisat kuramı çapraz ateş altında. Mevcut modeller ile krizleri incelemek mümkün değil: Finansal sistemi içermiyorlar, alınan borcun ödenmemesi gibi bir durum söz konusu değil ve hatta para bile doğru dürüst yer almıyor bu modellerde. Öte yandan bu modeller, insanların inanılmaz bir malumat kümesine ve bu malumatı işleme kapasitesine sahip olduklarını varsayıyorlar. Dahası ekonominin nasıl işlediğini biliyorlar. Kısacası modeldeki 'insanların' müthiş zihinsel yetenekleri var; her şeyi idrakindeler.

    Bu varsayımlar son yıllarda önemli ölçüde eleştiriliyor. Mesela psikoloji ve nöroloji alanlarında yapılan çalışmalar insanların idrak etme kapasitelerinin bu modellerde varsayıldığı gibi olmadığını gösteriyor. 2002 Nobel ekonomi ödülünü kazanan Kahneman'ın çalışmaları bu çalışmalara örnek olarak verilebilir.

    Pazartesi günü makro iktisat kuramının son durumu hakkında bir yazı kaleme almış ve ara sıra bu konuya döneceğimi belirtmiştim. Bugün, öncelikle şu sıralarda yoğun biçimde eleştirilen kuramın nasıl doğduğuna kısaca bakmak istiyorum.

    Eskiden ekonomileri incelemek için kullanılan makroekonomik modeller farklıydı. Ekonomi sektörlere bölünürdü. Sonra bu sektörlerde yer alan ekonomik birimlerin verdikleri kararlar, bu kararların birbirleriyle ilişkileri modellenmeye çalışılırdı. Bu çabaların ilk aşamasında, modelinizin büyüklüğüne bağlı olarak, tüketim, yatırım, milli gelir, ithalat ve ihracat, cari işlemler açığı, enflasyon, mevduat ve kredi, faiz ve kur gibi değişkenlerin nelere bağlı olarak hareket ettikleri saptanırdı.

    Sonra, bu değişkenler ile bu değişkenleri etkileyen, ama modelde hareketleri açıklanmaya çalışılmayan değişkenlerin (mesela petrol fiyatları, gelişmiş ülke faizleri gibi) uzunca bir zaman dilimini kapsayan verileri bulunurdu. Bir takım istatistiksel yöntemler kullanılarak sözü edilen değişkenlerin zaman içinde hareketlerini belirleyen denklemler hesaplanırdı. Mesela tüketimin bu dönem aldığı değer eşittir 0.5 çarpı gelir  0.5 çarpı vergiler + 0.8 çarpı tüketici kredilerinin gerçek değeri gibi.

    Bu aşamadan sonra böyle çok sayıda denklem birlikte (model) çalıştırılır ve temelde iki tür çözümleme yapılırdı. Birincisi, ekonomi politikasında yapılabilecek değişikliklerin, mesela vergi oranlarında bir artışın, modelde her biri ayrı denklemle hareketleri açıklanmaya çalışılan değişkenleri nasıl etkileyeceği bulunurdu. İkincisi, ileriye yönelik öngörüler yapılırdı.

    Bu yaklaşım 1970'lerde giderek artan şiddette eleştiri yağmuruna tutuldu. Temel eleştirilerden biri, ilgilenilen değişkenlere ilişkin hareketleri açıklayan denklemlerin 'gelişi güzel' oluşturulduklarıydı. Oysa ekonomik birimlerin davranışlarını açıklamaya çalışan denklemlerin, ekonomik birimlerin ellerindeki tüm malumatı kullanarak ve ekonominin nasıl işlediğini bilerek alacakları kararları yansıtmaları gerekirdi. Mesela, tüketiciler bugünden başlayarak tüm ömürleri boyunca elde edecekleri faydanın düzeyini en çok kılacak şekilde davranmalıydılar. Modellerde bu davranış biçimi mutlaka yer almalıydı.

    Bir diğer temel eleştiri eski tür modellerin ekonomik birimlerin bekleyişlerini ele alış biçimleriydi. Mesela ileriye yönelik enflasyon bekleyişleri önemli bir değişken; ne kadar tüketeceğimize ve ne kadar yatırım yapacağımıza ilişkin kararlarımız başta olmak üzere çok sayıda kararımızı etkiliyor. Eski modellerde (yine enflasyon örneğini kullanayım), enflasyonun ileride alacağı değerlere ilişkin bekleyişlerin, enflasyonun geçmiş değerlerine bağlı olarak oluşturulduğu sonucunu doğuran bir varsayım kullanılırdı.

    Bunun açık sakıncası şuydu: Enflasyonun eskiden aldığı değişkenler eski yapının (politikaların) sonucu ortaya çıkıyordu. Oysa o yapı yarın değişecek olabilirdi. Öte yandan, bu tür bir bekleyiş oluşturma mekanizması, ekonomik birimlerin geçmişten ders almayarak hep aynı yönde hata yaptıkları gibi arzu edilmeyen bir sonuç doğuruyordu.

    Bu temel iki eleştiri 'akılcı bekleyişler' devrimine yol açtı. Bu devrim yeni modeller ortaya çıkardı. Son olarak pazartesi günü sözünü ettiğim 'dinamik stokastik genel denge (DSGD)' modelleri geliştirildi. İşin ilginci, eski tip modeller büyük iktisatçı Keynes'in yolundan gidenlerce oluşturulan modellerdi ve Keynesyen olarak adlandırılıyorlardı. Keynesyen modellere getirilen yukarıda kabaca özetlediğim yıkıcı eleştiriler, bu yeni tip modellere yol açtı. Oysa 'Yeni Keynesçiler' olarak bilinen iktisatçılar da, bu modelleri özlerine dokunmadan ekonomilerde sık rastlanan fiyat katılıklarını içerecek şekilde sahiplendiler. Küresel kriz sonrasında eleştiri bombardımanına tutulan modeller işte bu modeller. Sürdüreceğim.

    Bu yazı 27.12.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır