Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    İpe un sermek

    Fatih Özatay, Dr.12 Temmuz 2010 - Okunma Sayısı: 956

    Enflasyon biraz daha düştükten sonra döviz kurunun reel değerini de dikkate alan bir enflasyon hedeflemesi. Koşullar elverdiğince ve karşılığında piyasaya çıkan paranın enflasyon açısından sorun çıkarmamasına dikkat eden bir düzenli döviz alım programı. Kısa vadeli sermaye girişlerine karşı neler yapılabileceğinin ve bu konuda uluslararası işbirliği olanaklarının araştırılması. Tüm bunların yapılabilmesi için arka planda mali disiplinin sürekliliğini güvence altına alacak bir uygulama çerçevesi. Dış piyasalarda bize rekabet gücü kazandıracak asıl unsurun şirketlerimizin verimlilik düzeylerinin artırılması olduğunu dikkate alan bir yapısal reform atağı.
    Bunlar bu köşede, ihracatımızın karşılaştığı ve ileride daha da artacağı anlaşılan sorunlara karşı önerilen bütüncül yaklaşımın ana unsurları. Hiçbir şekilde birbirlerinin rakipleri değiller. Bir yazıda sadece enflasyon hedeflemesi rejiminde yapılabilecek olası değişiklikler üzerinde durulması, öbüründe ön plana kısa vadeli sermaye kısıtlamalarının getirilmesi diğerlerinin önemsiz olduklarını göstermiyor.
    Bu unsurlar birbirlerinin tamamlayıcıları. Ama etkilerinin aynı zamanda ortaya çıkması beklenemez. Kaldı ki aynı zamanda uygulanmaları da mümkün olmayabilir. Mesela kısa vadeli sermaye hareketlerine getirilebilecek kısıtlamaları ele alın. Öncelikle ülke deneyimlerine bakmak gerekiyor. Son zamanlarda bu tür kısıtlamalara gidenlerin deneyimleri ne? Ne ölçüde yararlı olmuş bu uygulamalar? Daha eski başarısız uygulamaların nedenleri neler? Öncelikle bunların incelenmesi gerekiyor.
    Sonra da uluslararası işbirliği olanaklarına bakmalı. Öyle ya, böyle bir kararı tek başına almanın pek bir yararı olmayabilir. Bu işbirliğinin zeminleri neler? G20? Birleşmiş Milletler?
    Bu öyle bir çırpıda yapılabilecek bir iş değil dolayısıyla. Ama çok da önemli.
    Rekabet gücümüzü artıracak yapısal reformları ele alın. Hepsini aynı anda gerçekleştiremeyeceğimiz açık. Hangisinden başlayacağız? Öyle görünüyor ki, yüksek işsizlik sorunu ile birlikte ele alarak ikisine birden yarayacak bir çerçeve düşünmek gerekiyor. Bu açıdan öncelikle işgücünün beceri düzeyini artırıcı kurslar, daha sonra da mesleki eğitimin elden geçirilmesi üzerinde düşünülebilir.
    Verimlilik düzeyini artıracak böyle bir eğitim atağının çok maliyetli olacağı açık. Bunun
    kaynağı nereden gelecek? İşte burada yine bildik tema karşımıza çıkıyor: Vergi oranlarını artırmadan vergi gelirlerimizi artırmamız gerekiyor. OECD ortalaması ile karşılaştırıldığında milli gelirimize oranla vergi gelirlerimiz 10 puanın üzerinde daha düşüktü. Burada bir manevra alanı var gibi görünüyor. Bu açıdan yapılabilecekleri tasarlamak, kayıt dışı sektörlerdeki istihdamı aşındırmadan bu yapılabilecekleri zamana yaymak gerekiyor. Bir çırpıda çözülecek sorunlar değil bunlar. Bunu yapabilirsek, dış kaynak girişine olan ihtiyacımız azalacak. O zaman zaten kısa vadeli sermaye girişleri de bizi rahatsız edici boyutta olmayabilecek. Dolayısıyla, bunlar hep tamamlayıcı reformlar.
    Ama yapısal reformların tasarlanması, uygulamaya konulması ve sonuç alınması uzun bir zaman alacak. Bu süre zarfında ne yapacağız? Üstelik önümüzdeki birkaç yıl, Avrupa Birliği'nde olacak bitecek bizim ihracatımızı son derece olumsuz etkileme potansiyeline sahipken? Enflasyonumuz biraz daha düşerse, enflasyon hedeflemesi rejiminin uygulamasında teknik bir değişikliğe neden gidemeyelim? Reel kurun mevcut değeri ile 'denge' düzeyi arasındaki farkın da enflasyon hedeflemesinde dikkate alındığı kuramsal modeller varken üstelik. Reel kurun 'denge düzeyinin' ne olduğunun çok da belirgin olmadığı elbette doğru, ama bu aşamada çok da önemli bir sorun değil. Keşke tek sorun o olsa.
    Kıssadan hisse şu: Dış piyasalardaki rekabet gücümüzün artırılmasını sadece para ve döviz kuru rejiminde yapılabilecek değişikliklere bağlamak doğru değil. Çok daha kapsamlı bir ekonomi politikasının tasarlanması gerekiyor. Ama bu ekonomi politikasının unsurlarından ancak bazıları kısa vadede gerçekleştirilebilir. Bunlar da ne yapalım ki yine para ve döviz kuru rejimleri ile ilgili. Bu saptamayı yapmak, herhalde yapısal reformların önemsiz olduğunu belirtmek anlamına gelmiyor. Aksine olsa olsa ortadaki soruna ciddi, öncelik sırasına dikkat eden çözüm bulmaya çalışmak anlamına geliyor. Elbette salt yapısal reformların gerekliliği üzerinde durup, dolayısıyla doğru şeyler söyleyip, kısa vadeli uygulama açısından bir şeyler söylememek, yani ipe un sermek de mümkün. Bir kez de şu un serme işini yapmasak?

    Bu yazı 12.07.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır