Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Uçan balık ihtiyacı

    Fatih Özatay, Dr.07 Haziran 2010 - Okunma Sayısı: 895

     

    Dünyanın bir kısmında dış ticaret fazlası veren ülkeler varsa, diğer kısmının ise dış ticaret açığı vermesi gerektiği açık sanıyorum. Elbette fazla veren ülkeler mallarının bir kısmını gizli biçimde uzaylılara satıyorlarsa ilk cümle yanlış oluyor. Ama böyle bir ticaretin pek de gizli kalmayacağını rahatlıkla varsayabiliriz. Bu durumda dış ticaret ya da cari işlemler dengesindeki fazlaların öbür yüzü mutlaka dış ticaret ya da cari işlemler açıkları olmak zorunda.
    ABD uzun yıllardır önemli miktarda cari işlemler açığı veriyor. Buna karşılık, Almanya, Çin ve Japonya'da yüklü miktarda cari işlemler fazlası var. Cari işlemler fazlasını çeşitli biçimlerde tanımlayabiliriz. Bir tanesi şu: Bir ülke gelirinden daha az yatırım ve tüketim harcaması yapıyorsa cari işlemler fazlası veriyordur.
    Bu tanım çerçevesinde ABD'de yaşayanların çok tükettiklerini ve yatırım harcamalarının fazla miktarda olduğunu belirtebiliriz. Tersi cari işlemler fazlası veren diğer ülkeler için geçerli. Daha popüler biçimde söylemek için şu noktaya dikkat edelim: Piyasa ekonomilerinde tüketim harcamalarının tutarı yatırım harcamalarının tutarından kat ve kat daha fazla. Dolayısıyla ABD'lilerin gelirlerine kıyasla çok, Almanya, Çin ve Japonya'da yaşayanların ise az tükettiklerini belirtebiliriz.
    Öte yandan 2008-2009 tüm dünya için kötü geçti. Dışa kapalı bazı ülkeler dışarıda tutulduğunda, ülkeler potansiyel büyüme hızlarının altında büyüdüler. Çoğu ekonomi ise küçüldü. Ülke ekonomilerinin tekrar ayağa kalkmaları gerekiyor ki, dünya ölçeğinde krizle birlikte artan işsizlik azalsın. Bunun için ekonomisi büyük ülkelerde yaşayanların daha fazla harcamaları lazım.
    ABD Hazine Bakanı Geithner Kore'deki G20 toplantısında haklı olarak ekonomik toparlanmanın sadece ABD tüketicisinin daha fazla tüketmesine bağlı olmaması gerektiğini söylemiş. Bu nedenle cari işlemler fazlası veren ülkelerin, özellikle de Almanya'nın tüketim ve yatırım harcamalarını artırmasını istemiş. Mesaj sadece Almanya'ya yönelik değil, cari işlemler fazlası veren diğer Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için de geçerli.
    Tüketicilerin daha fazla tüketmelerini kısa yoldan sağlamak için akla ilk gelecek ekonomi politikası vergi oranlarının düşürülmesi olabilir. Ek olarak kamu kesiminin daha fazla tüketim harcaması yapması düşünülebilir. Bu yola sapan ülkelerde kamu bütçe açığının artacağı ortada. Zaten 2008-2009'da ekonomiler daha fazla küçülmesin diye bu tip önlemler devreye girdiği için kamu maliyesi çoğu ülkede yeteri kadar bozuk.
    Bazı üyeleri daha fazla tüketmeye davet edilen AB kendi krizi ile meşgul. Güney kanadı bütçe açıkları ve yüksek kamu borcu sorunu ile boğuşuyor. Boğuştuğu bu sorun salt 2008-2009'da alınan önlemlerden ortaya çıkmadı. Bu ülkelerin bir kısmında maliye politikasındaki gevşeklik uzun zamandır sürüyor. Geçen hafta sonunda bu kervana Macaristan da katıldı. Üstelik hükümet üyelerinin son derece sorumsuz beyanları eşliğinde. Özellikle Almanya AB'de bozulan kamu maliyesinden şikayetçi. Merkel "büyüme kamu bütçesindeki bozulma pahasına sağlanamaz" mealindeki demecini patlattı bile. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Trichet de bozulan kamu maliyesine öncelik verilmesi gerektiği görüşünde.
    Evet, ABD Hazine Bakanı Geithner bazı ülkeleri daha fazla tüketmeye çağırırken onların maliye politikasında sorumsuz davranmalarını söylemiyor. Mali disiplinin vurgusunun orta vadeye dönük olması gerektiğini belirtiyor. Ama ne Almanya ne de Avrupa Merkez Bankası kısa vadede ekonomik büyümeyi daha fazla gözetecek bir politikadan yana gibi görünmüyorlar. IMF de mali disiplini sağlamaya yönelik önlemlerin erken alınması halinde dünya ekonomilerindeki toparlanmanın gecikeceğini vurguluyor.
    Peki, kısa dönemde mali disiplin illa büyümenin önünde engel midir? Ya da seyrek de olsa uçan balık hiç görülmez mi? 'Uçan balık' da nereden çıktı derseniz, IMF Başkanı'nın geçen sonbaharda dar katılımlı bir toplantıda bir soruya verdiği yanıttan derim. Uçan balık da gelecek yazıya kalsın.

    Bu yazı 07.06.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır