Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    İşsizliği azaltacak büyüme eşiği

    Fatih Özatay, Dr.11 Ocak 2010 - Okunma Sayısı: 1175

    Son zamanlarda 2010'a ilişkin çok sayıda büyüme tahmini verildi. Bu tahminlerin ortak noktaları Orta Vadeli Program'da (OVP) verilen resmi tahminden yüksek olmaları. OVP'de yüzde 3.5 olarak tahmin ediliyor. 2010'daki büyüme hızımız. İktisatçıların ve kurumların açıkladıkları tahminler ise genellikle yüzde 3.8  5 aralığında geziniyor, hatta yüzde 5'in biraz üzerine çıkan tahminler de var.

    Daha önce bu köşede verdiğim büyüme tahminleri ise temel senaryo altında yüzde 3.8-4.9 aralığındaydı. Her büyüme hızının işsizliği azaltmadığını biliyoruz. Tüm ekonomiler için geçerli bir doğru bu. Büyüme hızının bir eşik değeri geçmesi gerekiyor ki o ekonomideki işsizlik oranı azalsın. TEPAV'da yapılan bir çalışma işsizlik oranımızın düşmesi için büyüme hızımızın yüzde 4.3'ün üzerine çıkması gerektiğini gösteriyor. Tarım dışı işsizlik olarak bakarsanız gerekli büyüme hızı bundan biraz daha düşük. Verilerdeki ve çalışmadaki hata payını dikkate alırsak, işsizlik oranını düşürmek için gereken en düşük büyüme hızının yüzde 4-4.5 arasında bir yerde olduğunu düşünebiliriz. Atlamak için oldukça yüksek bir eşik bu.

    İşsizliğin düşmesi için böyle eşik büyüme değerlerinin üzerine çıkılması gereğinin arkasında bazı nedenler var. Birkaç örnek vereyim. Birincisi şu: Çalışan sayısı artmasın ama verimlilik artsın: Bu durumda çalışan başına artık daha fazla üretim yapılıyor. Sonuç olarak istihdam artmadan o ekonomi büyüyecek. İşgücü değişmiyorsa işsizlik oranı değişmeyecek, ekonominin büyümesine rağmen.

    Oysa işgücüne sürekli katılım oluyor. Özellikle nüfusunuz Türkiye'deki gibi gençse. İkinci örnek buna ilişkin: İşsiz sayısını işgücü ile istihdam arasındaki fark olarak tanımlıyoruz. İşsizlik oranını bulmak için de işsiz sayısını işgücüne bölüyoruz. Bu durumda istihdam edilen insan sayısı artsa bile işsizlik oranı artabilir. İlk örnekteki gibi verimlilik artışı da varsa işsizlik oranı daha da yükselebilir.

    Aynı olguyu ortaya çıkaran bir üçüncü neden daha var. Ürettiğim mala olan talep arttıysa hemen daha fazla işçi istihdam etmiyorum. Çalışanlarıma fazla mesai yaptırıyorum bir süre. Sonra bu talep artışının kalıcı olduğuna kanaat getiriyorsam, çalıştırdığım kişi sayısını artırıyorum. Bu nedenle de büyüme hızı ile işsizlik oranı arasındaki ilişki 'bire bir' değil.

    Elimizdeki mevcut verilere göre 2009'un ilk dokuz ayında işsizlik oranı ortalama yüzde 14.3 düzeyinde gerçekleşti. Tarım dışı işsizlik ise daha yüksek: Yüzde 17.6. Farklı bir ifadeyle, 2008'in aynı dönemine göre genel işsizlik oranı 3.9 puan, tarım dışında ise 4.7 puan daha yüksek oldu. Çok yüksek artışlar bunlar. Farklı iktisatçıların büyüme tahminleri ve TEPAV çalışmasındaki eşik büyüme değeri dikkate alındığında 2010'un işsizlik oranı açısından sevimli bir yıl olmayacağı ortaya çıkıyor.

    Krizlerin en tatsız tarafı da bu zaten. İşsizlik oranı önemli ölçüde yükseliyor, en kötü geride kalıp ekonomi büyümeye başlasa bile yükseldiği düzeyden hemen aşağıya inmiyor. İşsizlik oranının eski düzeyine dönmesi için önemli bir süre geçmesi gerekiyor. Elbette arada yeni bir şok gelmezse.

    Bu yazı 11.01.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır