Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Zamanda geriye mi, ileriye mi?

    Fatih Özatay, Dr.14 Ocak 2010 - Okunma Sayısı: 1108

    Ekim ayındaki hızlı artıştan sonra sanayi üretimindeki artış kasım ayında çok sınırlı bir düzeyde kaldı. Aralık ayı kapasite kullanım oranında ise önemli bir artış gerçekleşti. Bu yıl için yapılan ve genellikle yüzde 4 ile yüzde 5 arasında dolaşan, kimi zaman da yüzde 5'i biraz aşan büyüme tahminlerinin ne ölçüde gerçekçi oldukları hakkında yeni bir şey söylemiyor bu veriler. Bu tahmin aralığı birkaç ay önce de gerçekçi görünüyordu, bu yeni bilgilerin ışığında da gerçekçi görünüyor.

    Kapasite kullanım oranında, aralık ayında, bir yıl öncesinin aynı dönemine göre beş puanlık bir artış var. Ama bunun aralık ayı sanayi üretimine ne ölçüde yansıyacağı hakkında dikkatli yorum yapmak gerekiyor. Mesela ekim ayında, yine bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla, kapasite kullanım oranı yaklaşık beş puan azalmıştı. Buna karşın, aynı ay sanayi üretiminde önemli bir artış gerçekleşmişti.

    Daha önceki bir yazımda, bu garip durumun kapasite kullanım oranı serisinin hesaplanış biçiminden kaynaklandığını ileri sürmüştüm. Dolayısıyla, tek başına kapasite kullanım oranındaki değişimleri fazla 'okumamak' gerekiyor. Bu da yorumcular açısından talihsiz bir durum. Sonuçta çok belirgin bir artış var kapasite kullanımında ve siz bunun aslında 'gelmesi gereken anlama' geldiğinden emin olamıyorsunuz.

    İşgünü sayısındaki değişiklilerden ve mevsimlik hareketlerinden arındırılmış sanayi üretimi bir ay öncesine kıyasla yüzde 0.2 oranında yükseldi. TÜİK artık ham verilerle aynı anda arındırılmış verileri de yayınlıyor. Böylelikle kriz nedeniyle ne kadar üretim kaybına uğradığımızı, bu kaybı telafi etmeye başlayıp başlamadığımızı ve başladıysak ne kadarını geriye aldığımızı kestirmek daha kolay mümkün oluyor.

    Biraz sonra olumlu bir paragraf geleceğinden içinizi karartabilirim: Sanayi üretiminin zirveye ulaştığı mart 2008 ile dibe vurduğu mart 2009 arasında, yani bir yıllık bir sürede üretimimiz yüzde 18.5 oranında azalmış. Dip noktasından bu yana ise neredeyse kesintisiz bir toparlanma var. Bu toparlanmaya karşın, ulaştığımız üretim değeri ne yazık ki neredeyse dört yıl önceki düzeyine eşit. Mart 2006'nın düzeyindeyiz! Dolayısıyla, zirve değerine kıyasla hala üretim kaybımız var ve bu kayıp az buz değil: Yirmi ayda yüzde 11. Kriz böyle bir şey işte; alıp sizi zaman boyutunda tersine yolculuğa çıkarıyor, geçmişe dönüyorsunuz.

    Aralık ayı üretimi açısından kapasite kullanım oranının bize ne söylediğinden emin olmasak bile, sağ olsun, aralık ayındaki ihracat büyümesi bu açıdan önemli bir ipucu veriyor: TİM'in açıkladığı verilere göre ihracatımız bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla yüzde 32 oranında artmış durumda. 2008'in aralık ayında ihracatımızın çok düşük düzeyde gerçekleştiğini dikkate alıp, bu artışı salt 'baz etkisine' bağlamamak gerekiyor. Aralık ayı ihracat değeri 2007'nin aynı ayındaki değerden de yüksek çünkü: Yaklaşık yüzde 1 oranında bir artışa karşı geliyor.

    Günlük verilere göre, ocak ayının ilk on bir gününde, bir yıl öncesine kıyasla ihracatta sınırlı da olsa artış var. Son zamanlarda gözlenen bu artışların ne ölçüde belirgin bir artış eğilimine döneceği önemli. 2010'da milli gelir büyümesinin arkasındaki temel unsur, bizim yaptıklarımızdan (yapacaklarımızdan) çok küresel ekonomilerdeki toparlanma olacak. Bunun ilk yansımasının ise ihracatımızda artış olmasını bekliyorduk. Umalım, öyle olsun.

    Bu yazı 14.01.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır