Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Sonuç aynı, nedenler farklı

    Fatih Özatay, Dr.30 Mayıs 2010 - Okunma Sayısı: 911

    Nisan ayının birinci gününden bu yana, aralıklarla, 2001 krizi ile küresel kriz sırasında yaşananları karşılaştırdım. Bugün bu karşılaştırmanın sonuçlarını özetlemek istiyorum. Sonuçları bir de kriz öncesinin koşullarını (başlangıç koşullarını) dikkate alarak değerlendirmek gerekiyor. O, da yarınki yazının konusu.
    Önce hem hareketin yönü hem de şiddeti açısından benzerlikler: Bu çerçevede iki benzerlik var: Birinci benzerlik, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) hareketlerinde göze çarpıyor. Her iki krizde de zirveden dibe geçen süre aynı (dört çeyrek). Dibe vurduktan sonra ekonominin toparlanma hızı da benzer. Bu açıdan tek fark, son krizdeki dip noktasının 2001'e kıyasla biraz daha derin olması. İkinci benzerlik ise işsizlik oranındaki artışta: Her iki krizde de önemli ölçüde sıçrıyor işsizlik. Ancak, artışa değil de sadece işsizliğin düzeyine bakılırsa, şu andaki işsizlik oranı 2001 ve sonrasındakine kıyasla çok yüksek.
    Şimdi sıra aynı yönde, ama farklı şiddette hareket eden değişkenlerde: Birincisi, bankalarımızın ve şirketlerimizin yurtdışından sağladıkları net kredi miktarı her iki krizde de hızla negatife dönüşüyor; bu kesimler net dış borç geri ödeyicisi konumuna geçiyorlar. Tekrar net dış kaynak kullanıcısı haline gelmeleri bayağı bir zaman alıyor. Buna karşın, son krizdeki hareket çok daha şiddetli. Dip noktaya doğru ve dipte dışarıya aktardığımız kaynak miktarı çok daha fazla.
    İkincisi, her iki krizde de bankalarımız reel sektöre açtıkları kredi miktarını hızla azaltıyorlar. Ancak, enflasyondan arındırılmış kredi miktarındaki azalma 2001 krizinde küresel kriz ile karşılaştırılmayacak kadar yüksek düzeyde. Üstelik 2001 krizinden sonraki üçüncü yılın sonunda bile kriz öncesi değerine ulaşmıyor reel kredi düzeyi. Oysa şu anda reel kredi miktarı küresel krizden önceki zirve değerini aşmış durumda.
    Üçüncüsü, ekonomiye duyulan güven açısından iki krizdeki hareketler aynı. Önce keskin bir daralma var, sonra toparlanma. Ama küresel krizdeki güven kaybı çok daha şiddetli ve toparlanma daha uzun sürede gerçekleşiyor.   
    Dördüncüsü, paramızın yabancı paralar karşısındaki reel değeri (reel kur) her iki krizde de aynı yönde hareket ediyor: Önce hızla değer kaybı, sonra o kaybın telafi edilmesi. Şüphesiz 2001 krizindeki değer kaybı çok daha hızlı; bunun ayna yansıması olarak da telafi sürecindeki değerlenme de daha fazla.
    Son olarak ters yönde hareket eden değişkenlere bakalım: Bu değişkenler ihracatımızın reel değeri ve enflasyon. Birincisi, mal ve hizmet ihracatımızın reel değeri, 2001 krizinde, kriz öncesi değerinin altına hiç düşmemiş. Ufak dalgalanmalar göstermekle birlikte hep yukarıya doğru hareket etmiş. Oysa küresel krizde ihracatımızın reel değerinde şiddetli bir düşüş var. Krizden önce zirveye ulaştığı çeyrekten beş çeyrek yıl geçtikten sonra toparlanmaya başladı ihracatımız.
    İkincisi, enflasyonun her iki krizdeki hareketi tamamıyla ters yönde: Son krizde, kriz derinleştikçe enflasyon süratle düşüyor. En kötü geride kaldıktan ve ekonomi toparlanmaya başladıktan sonra (2009'un son aylarından itibaren) yükseliş var enflasyonda. Oysa 2001 krizinde tam tersi bir hareket söz konusu. Kriz derinleştikçe enflasyon yükseliyor. Ekonomi toparlamaya başladıktan sonra ise enflasyon düşüyor. 
    Kısacası, her iki kriz yarattıkları sonuçlar açısından birbirlerine benzerler: Ekonomi benzer şiddette küçülüyor, işsizlik benzer ölçüde artıyor. Ama bu sonuca yol açan nedenler açısından önemli farklılıklar gösteriyorlar. Yarın sıra değerlendirmede.

    Bu yazı 30.05.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır