Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Mali kuralı inandırıcı ve sürdürülebilir kılmak. Nasıl?

    Fatih Özatay, Dr.28 Ocak 2010 - Okunma Sayısı: 972

    Bari ben de eksik kalmayayım. Eksik kalmamak için yazmam gerekiyor. Böylelikle 'o' toplantıya benim de katıldığımı öğrenmiş olacak bu köşenin okuyucuları. 'O' toplantı ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın çarşamba günü İstanbul'da bazı akademisyen ekonomi köşe yazarlarıyla yaptığı toplantı. Benim dışımdaki köşe yazarlarının hepsi İstanbul'da ikamet etmekteyken, bu karda kışta Ankara'dan ta oralara giden bendenizin bu eylemi sanırım bu köşenin okuyucuları tarafından takdir edilecektir. Herkes yazdı; haber değerini yitirdi denilebilir. Ama tam da öyle değil. Toplantının en çok süre alan konusu 'mali kural'dı. Bu çok önemli bir konu. Muhtemelen bu köşede daha önce de bu konuya birkaç kez değinildiğine şahit oldunuz. Bir kez daha ele almak istiyorum. Bu sefer bir de yapısal reform boyutundan bakacağım mali kurala.
    Getirilmesi düşünülen mali kuralın ayrıntıları Orta Vadeli Program'da ve Hazine'nin web sayfasında var. Bu ayrıntıyı geçiyorum. Çok daha önemli olduğunu düşündüğüm işin özüne dönüyorum. Şu: Mali kural ile Türkiye ekonomisi ile ilgilenen herkesin maliye politikası açısından önünü görmesinin sağlanması amaçlanıyor. Çok yıllı bir perspektifte kamu açığının ve borç stokunun izleyecekleri seyir ortaya konuluyor.
    Çeşitli nedenlerle kamu açığı bir yıl öncesinden planlanan düzeyden saparsa, daha sonraki yıllarda bu sapmanın nasıl telafi edileceği taahhüt ediliyor. Bir de 'otomatik dengeleyici' mekanizma var: Büyüme hızı potansiyelinin üzerinde ise 'kötü günler' için tasarruf ediliyor:  Daha az bütçe açığı veriliyor. Büyümenin potansiyelinin altında kaldığı yıllarda ise daha fazla açık veriliyor. Söz konusu ek açık ve fazlaların orta vadede birbirlerini dengeleyecekleri düşünülüyor.
    Şimdi açık ki böyle bir uygulama yıllar boyunca sürdürülebilirse ekonomi açısından çok yararlı olacak. Bütçe disiplini olacağını biliyorsunuz. Kamu borcunun makul düzeylerde kalacağını anlıyorsunuz. Böyle bir ekonomide herkes önünü çok daha rahat göreceğinden ekonomik karar almak kolaylaşıyor. Mesela yatırım yapmak açısından bakıldığında ortamı daha elverişli kılıyor. Güzel... Ama yukarıdaki paragrafın ilk cümlesindeki 'sürdürülebilirse' sözcüğüne dikkat. Anahtar sözcük bu. Demek ki sürdürülebilirliği teminat altına alacak bir mekanizmaya ihtiyaç var. Mesela seçim yıllarında işbaşındaki yönetimlerin daha fazla harcama yapmak eğiliminde oldukları bilinen bir gerçek. Çoğu demokratik ülkede böyle. Bu eğilim karşısından mali kural ne olacak? Askıya mı alınacak? Buna paralel bir soru da şu: Mevcut iktidar değişip başka bir siyasi parti iktidara geldiğinde aynı mali kurala sadık kalacak mı?
    Bunlar önemli sorular. Bu sorular çerçevesinde mali kuralın sürdürülebilme ihtimalini artırıcı bir davranış biçimi şu olabilir: Diğer siyasi partilerle de görüşerek ve onlarla uzlaşarak gerekli yasal değişiklikleri yapmak ve ondan sonra mali kural uygulamasına gitmek.
    Bir diğer önemli soru da şu: Mali kuralın inandırıcı olması için bütçe ve borç rakamları hakkında kimsenin şüphe duymaması gerekir. Bunu nasıl sağlayacağız? Bu soruyu sormama yol açan Yunanistan'ın yaptıkları. Açık biçimde bütçe rakamları ile oynandığı anlaşıldı komşuda. Olduğundan çok daha düşük gösterilmiş bütçe açığı. Koyacağımız mali kuralın inandırıcı olması için bütçe gelir ve giderlerine ilişkin rakamları Meclis adına denetleyecek bağımsız bir kurumun oluşturulması yararlı olacaktır. Böyle bağımsız (Meclis'e sorumlu) bir kurum mali kuralın kredibilitesini artırır.
    Bir de işin yapısal boyutu var. Elbette mali kural da önemli bir yapısal reform, ama bir başka yapısal reform ile birleştirilirse, mali kural çok daha uygulanabilir, inandırıcı ve sürdürülebilir olacaktır. Şu: Vergi gelirlerimizin milli gelire oranı çok düşük. AB ve OECD ortalamaları bizim çok üzerimizde. Üstelik bu düşük düzeydeki vergiyi daha çok dolaylı vergilerle elde ediyoruz. Bu adil de değil. Bu sorunun altına neyin yattığı da açık: Kayıt dış ekonomi. Mali kural uygulamasına giderken kayıt dışını orta vadede kayda alacak bir reforma başlayabilirsek çok iyi bir iş yapmış olacağız.

    Bu yazı 28.01.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır