Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Kredi genişlemesi sürecek mi?

    Fatih Özatay, Dr.23 Mayıs 2010 - Okunma Sayısı: 1121

     

    Daha önce 2010'a ilişkin büyüme tahminimi sizlerle paylaşmıştım. Temel senaryomda belirttiğim varsayımlar gerçekleşirse 2010 büyümesi yüzde 3.8  4.9 aralığında bir yerde çıkıyordu. Son birkaç ayda açıklanan veriler büyüme hızının bu aralığın üst sınırının da yukarısına çıkabileceğini gösteriyordu: Hem reel kredi genişlemesi var, hem ihracatımız artmaya devam ediyor, hem de ekonomiye duyulan güvende önemli bir toparlanma var.
    Ancak, büyüme hızının şu sıralarda ileri sürülen bu iyimser tahminlerin altında kalması riski artmaya başladı. Bu risk, AB'de olan bitenle yakından ilgili. AB'deki krizin giderek derinleşme olasılığı var. Kriz derinleşmese bile bizim büyüme hızımız açısından yine de bir risk söz konusu: AB ekonomilerinin toparlanamaması ve dolayısıyla ithalatlarının beklenen hızla artmaması riski. İhracatımızın yarıya yakın kısmını AB ülkelerine yapıyoruz. Bu tür bir yavaş toparlanma senaryosu, açık ki bizi olumsuz etkiler.
    Kriz derinleşirse elbette nerede duracağı belli olmaz. Bankalar tekrar kredi musluklarını kapatabilir, yurtdışına daha da fazla net sermaye aktarmak zorunda kalabilir reel sektörümüz. Bu ortamda şirketler yeni yatırım yapmayabilir, tüketiciler ise özellikle dayanıklı tüketim harcamalarını kısabilirler. Bunları 2008'in sonunda ve 2009'un ilk yarısında yaşadıklarımızdan yakından biliyoruz.
    Bugün yurtiçi kredi gelişmelerine bakmak istiyorum. İlk paragrafta belirttiğim gibi bu açıdan (şimdilik) gelişmeler olumlu. Reel kredi miktarı kriz öncesinde zirve değerine 2008'in eylül ayında ulaşmıştı. 2010'un mart ayı itibariyle bu zirve değeri aşıldı (Grafik 1). Aynı grafik küresel krizle birlikte 2008'in eylül ayından itibaren reel kredi miktarının nasıl azalmaya başladığını da gösteriyor. AB krizinin derinleşmesi halinde kredi piyasasında benzer bir gelişmenin yaşanması beklenir.
    Küresel kriz sırasında bir diğer gelişme sorunlu kredilerdeki artış olmuştu. Bankaların donuk alacaklarının toplam kredilere oranı Grafik 2'de yer alıyor. Bu oranın eylül 2008'deki değeri sadece yüzde 3.7 idi; 2009 ekiminde ise yüzde 6.7'ye kadar yükseldi. Daha fazla yükselmesini engelleyen ana unsurlardan biri de, bankaların sorunlu kredilerini yeniden yapılandırmaya izin veren olumlu düzenleme oldu. Böylelikle şirketler kesiminin bir kısmının rahat nefes alması sağlanmış oldu. Ama karşılaştırma açısından altı çizilmesi gereken nokta şu: Yüzde 3.7'lik sorunlu kredi oranının geçerli olduğu mevzuat değişmemiş olsaydı yüzde 6.7 oranı daha yüksek olacaktı.
    Öte yandan, 2001 krizi sonrasında, ağustos 2002'de bu oranın yüzde 26'ya ulaştığını not etmekte yarar var. Küresel krize karşın, sorunlu kredi oranının bu rakamın çok altında kalmasını, elbette öncelikle 2001 krizi sonrası yürürlüğe konulan Türkiye'nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'na borçluyuz. O programın ülke ekonomisine en önemli katkılarından biri bankacılık sektöründe yapılan olumsal yapısal değişiklikler oldu. Ancak, AB krizi derinleşirse, sorunlu kredi oranında yükselme olacağının da altını çizmek gerekiyor.

    Grafik 1: Bankacılık sektörünün finans dışı kesime açtığı kredilerin enflasyon arındırılmış hareketleri (Endeks: eylül 2008=100, 2008 ocak  2009 nisan)


    Grafik 2: Bankacılık sektörünün sorunlu kredilerinin toplam kredilere oranı (%, 2008 ocak  2009 nisan)

    Bu yazı 23.05.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

     

    Etiketler:
    Yazdır