Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    ABD-Türkiye: Orta vadeli bütçe

    Fatih Özatay, Dr.04 Şubat 2010 - Okunma Sayısı: 974

    ABD 'de 2010 mali yılı bütçesi pazartesi günü açıklandı. Buna göre, 2009'da GSYH'nin yüzde 10'u kadar açık veren bütçe, 2010'da biraz daha fazla açık verecek (yüzde 10.6) ama 2011'den başlayarak açığın düşmesi hedefleniyor.
    ABD ekonomisi uzmanları bütçe üzerinde yoğun bir tartışmaya girdiler. Bu tartışmalara başka yazılarda ara sıra değinirim. Bugün açıklanan bütçede yer alan kamu borcu ve faiz ödemeleri tahminlerini görünce aklıma ilk gelen üzerinde durmak istiyorum. 'O ilk gelen' şey Türkiye ile bir karşılaştırma yapmak oldu. Sözü fazla uzatmadan Tablo 1 ve 2'ye bakmakta yarar var.



    Tablo 1'de Türkiye için 2009-2012, ABD için ise 2009-2015 döneminde GSYH'ye oran olarak merkezi yönetimin borcu ve faiz ödemeleri gösteriliyor. Türkiye rakamları eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Program'dan, ABD'ninkiler ise pazartesi günü açıklanan 2011 bütçesinden. Türkiye'nin borç stoku AB tanımlı borç stoku; dolayısıyla ABD'nin borç stoku tanımından bir miktar farklı. Ama çok da değil. Tablo 2'de ise Türkiye'nin borcunun hızla arttığı bir döneme ilişkin borç ve faiz ödemeleri rakamları var. Buradaki borç stoku AB tanımlı değil; merkezi yönetimin borç stoku. O kadar eskiye giden AB tanımlı borç stoku rakamı varsa bile ben bulamadım çünkü.Bu farklılıkların söyleyeceklerim açısından fazla bir önemi yok.
    İlk önce Tablo 1'deki ABD'nin durumu ile Tablo 2'deki Türkiye'nin durumunu karşılaştıralım. Bizim borcumuzun giderek arttığı 1996-2001 döneminde, ABD'ye kıyasla Türkiye Hazinesi'nin faiz ödemelerinin GSYH'ye oranları inanılmaz yüksek boyutlarda gerçekleşmiş. Borcumuzun GSYH'ye oranının 2001 hariç hep ABD'de planlanandan çok düşük olmasına karşın bu durum ortaya çıkmış. 2001'de zirveye çıkan borç oranımız ise ABD'de 2013-2015 arasında planlanandan farklı değil.
    Faiz ödemeleri arasındaki bu büyük farklılığın nedenleri açık: Birincisi, mali piyasalarımız, hele o dönemde çok sığ: Gelişmiş ülkelere kıyasla çok daha düşük bir borç stoku-milli gelir oranı çok daha yüksek faize yol açıyor. Farklı bir ifadeyle kamunun su çekebileceği (borçlanabileceği) havuzda fazla su yok (tasarruflar az-mali sistem küçük). Su miktarına kıyasla çekilmek istenen su fazla olunca su sahipleri daha fazla fiyat istiyorlar suları için. İkincisi, ekonomimiz o dönemde çok bozuk. Bu nedenle risk primi çok yüksek ve dolayısıyla reel faizler de çok yüksek. Faiz faturamızı kabartıyor bu olgu. Üçüncüsü borçlanma vademiz çok kısa.
    2001 mayısında yürürlüğe konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı sayesinde istikrar yolunda önemli bir mesafe aldı Türkiye. Yine de ABD ile kıyaslandığında geldiğimiz nokta oldukça ilginç. ABD ekonomisinde rekor düzeye çıkan bütçe açıkları ve giderek artma eğilimindeki kamu borcu çoğu ekonomisti ürkütüyor. Bu borcun nasıl ödeneceği sorgulanıyor. Buna rağmen, ABD'nin faiz ödemelerinin GSYH'ye oranının 2012'de topu topu yüzde 2.1'e çıkacağı düşünülüyor. Bizim planladığımız kamu borcu o tarihte ABD için öngörülenin yüzde 68'i kadar, oysa faiz ödemelerimiz ABD'den hala oldukça yüksek bir düzeyde kalacak.
    Sonuç: Birincisi, kamu maliyesi, istikrar ve ekonomiye duyulan güven açısından hala almamız gereken çok mesafe var. İkincisi, geçmişte işlediğimiz günahlar (mesela 1990'larda) ve 2007-2009 döneminde bu günahları anımsatan bazı uygulamalar hala bizi olumsuz yönde etkiliyor. Üçüncüsü, ABD yönetimi ABD'nin günahlarının hala cezalandırılmayacağını düşünüyor ki faiz ödemelerinin bu boyutlarda kalabileceğini öngörüyor. Muhtemelen haklılar.

    Bu yazı 04.02.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır