Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Büyük AB 'liderleri'

    Fatih Özatay, Dr.10 Mayıs 2010 - Okunma Sayısı: 913

    Avrupa Birliği'nde (AB) büyük bir liderlik sorunu var. Bir finansal krizde yapılmaması gerekenler listesinin başında yer alan ne varsa yapıyorlar. Büyük bir bütçe açığına sahip olan ve çok yüksek borcu bulunan bir üyelerini düzlüğe çıkaracak ekonomik programı evelediler, gevelediler bir türlü yürürlüğe koyamadılar.
    Önce, kamuoyu önünde kurtarmaya karşı olduklarını, böyle bir kurtarmanın bugüne kadar ayaklarını yorganlarına göre uzatan ülkeler için kötü örnek olacağını açıkladılar. AB yasalarının kurtarmaya iznin vermediğini belirttiler. Öte yandan AB üyesi bir ülkenin IMF ile anlaşmasına da karşı çıktılar.   
    Tüm bunlara karşın, yaklaşık iki ay önce Yunanistan için bir kredi desteği anlaşmasına varılmak üzere olunduğu haberleri çıktı. Bu haberlerin çıkmasının bile Yunanistan tahvillerinin üzerindeki risk primini nasıl düşürdüğünü gördüler; yine de adım atmadılar.
    Üstelik o haberler öncesindeki risk primi şu andaki düzeyinin çok daha altındaydı.
    O haberlerdeki eylem gerçekleşmeyince risk primi giderek arttı ve Yunanistan Hazinesi yeni sattığı tahvillere daha yüksek faiz ödemek zorunda kaldı. Bu olgu ilerideki bütçe açığının ve kamu borcunun daha da yüksek olması tehlikesini beraberinde getirdi. Bu durumda, Yunanistan vatandaşlarının ezici çoğunluğu ekonomik programı destekleseler de, Yunanistan hükümeti büyük bir kararlılıkla mali disiplini sağlasa da, Yunanistan'ın sorunlarının artık bu yolla çözülmeyeceği giderek daha fazla savunulmaya başlandı. Yunanistan'ın mutlaka ekonomisindeki daralmayı durduracak ve dolayısıyla borç ödeme kapasitesini artıracak bir şeyler yapması gerektiği ileri sürüldü. 
    Bu çerçevede ilk akla gelen devalüasyondu. Ama Yunanistan bağımsız bir para politikasına sahip olmadığı için parasını devalüe etme şansı yoktu. Yapabilseydi yurtdışına sattığı mallar, o malları alacak ülke vatandaşları açısından daha ucuz hale gelecekti. Böylelikle üretim artacaktı. Aynı işlevi görecek ikinci alternatif, Yunanistan'da üretilen malların maliyetlerini düşürmekti. İşçi ücretlerinin düşürülmesi alternatifi dile getirildi. Bunun da yapılabilirliğinin olmadığı zaten kamu çalışanlarına yönelik alınan kararların doğurduğu tepkiden belli oldu.
    Yunanistan'ın avro bölgesinden çıkması gerektiği de tartışıldı. Neden sonra, işler giderek kötüleşmeye başlayıp, Yunanistan'ın risk primi iyice yükselince ve kredi notu düşürülünce, kapsamlı bir plan açıklandı.
    Bu sefer de bu plana yönelik kendi halkından büyük bir tepki geldi. Varılan nokta şu: Hafta sonu AB 'liderleri' toplandılar. Bu satırların yazıldığı pazar sabah saatlerinden birkaç saat sonra, yeni bir plan açıklamaları bekleniyor.
    İnanılır gibi değil. Hep geriden geliyorlar. Bu nedenle yazının başlığındaki lider sözcüğü tırnak içinde. Krize yönelik bir gelişme, sonra onlardan bir adım, ardından daha kuvvetli bir bozulma işareti, sonra bir adım daha.
    Oysa Yunanistan'ın IMF ile anlaşmasına çok daha önce izin verebilirlerdi. İmzalanacak stand-by anlaşmasına kendileri de kuvvetli bir kredi desteği ile çok önceden katılabilirlerdi. Bu kredi faizini mesela Almanya'nın piyasadan borçlandığında ödediği faizin az biraz üzerinde tutabilirlerdi. Bu faizin Yunanistan için gerçek piyasa koşullarını yansıtan bir faiz olmamasına karşın, yaptıklarının bir 'kurtarma' olmadığına kamuoylarını ikna edebilirlerdi. Zira Yunanistan'ın bir süre sonra düzlüğe çıktığına dair emareler ortalığı kapladıkça, risk primi düşüp Yunanistan için geçerli olacak faiz o kredi faizine yakınsayabilirdi. Bu anlatılabilinirdi.
    Bir nokta daha: Bazı iktisatçıların dile getirdiği çözüm alternatiflerinden olan Yunanistan'ın ürettiği malların maliyetlerini düşürmek için ücretlerin düşürülmesi önerisi ne kadar işe yarar? Diyelim yapılabildi; bunun yol açacağı fiyat düşüşü, Yunanistan'ın borcunun reel değerini artırmaz mı? Komşunun temel sorunu yüksek borcu değil mi? Çözüm olarak ileri sürülen, bu durumda, çözüm arayışına yol açan sorunu ağırlaştırmaz mı? Eğer çözüm olacaksa, neden salt ücret indirimi? Bir yandan ücretlerin düşürüldüğü, diğer yandan da fiyatların indirildiği (vaktiyle Meksika ve İsrail'de uygulanan) bir gelirler politikası siyaseten daha yapılabilir olmaz mıydı?

    Bu yazı 10.05.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır