Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Hangi AB?

    Fatih Özatay, Dr.09 Mayıs 2010 - Okunma Sayısı: 822

    Bir süredir 'son iki krizde' başlığı ile bir dizi yazı kaleme aldım. Üstelik diziye devam da edeceğim. Ama 'son ikinin' ne anlama geldiği konusunda açık değilim artık. Dizinin daha önceki yazılarında olduğu gibi 2001 krizi ve küresel kriz mi? Yoksa 'eski' küresel kriz ve 'yeni' küresel kriz mi? Muhtemelen eskisi yenisi yok; bileşikler. Sağ olsunlar, AB'nin çok büyük ve de dahi liderleri, aylarca bir türlü karar almayıp (alamayıp) küresel sistemin başını belaya sokma 'becerisini' gösterdiler de bizlere de şu köşelerde biraz 'cak cuk' yapmak olanağı doğdu. Teşekkür ederiz efendim.
    Teşekkürlerimiz bununla da sınırlı değil. Yıllarca, özellikle kredi notu veren kuruluşların bazı haksız kararları nedeniyle mağdur olup da derdini bir türlü anlatamayan yükselen piyasa ekonomilerinin biz iktisatçılarına biraz 'eğlence' fırsatı da çıktı. Elbette bulaşıcılığın bu eğlenceyi bir kâbusa dönüştürme riski var, ama olsun, hiç olmazsa şimdilik bu fırsatı kullanmak gerekir. Bu gereklilikten yola çıkan bu köşenin yazarı, salı günü Madrid'de yapılan bir konferans sonrası verilen yemekte bu fırsatı kullanma denemesinde bulundu. AB'nin lider ülkelerinden birinin bir diplomatıyla biraz çene çaldı.
    Söz konusu diplomat haklı olarak kredi notu veren kuruluşların yangına körükle gitmelerinden şikâyetçiydi. O gün İspanya'ya ilişkin piyasaları kaplayan söylenti nedeniyle Avrupa borsaları keskin bir düşüşe geçmişti. Bu söylenti de çok haksızdı:
    Görebildiği kadarıyla İspanya ekonomisi sağlamdı. Ben de Türkiye'nin makro ekonomik göstergelerine ilişkin biraz bilgi vererek (biliyordu zaten; olsun), Türkiye'nin durumunun Yunanistan ile kıyas kabul etmez şekilde iyi olduğunu belirttim. Soru, Türkiye'nin notunun batmanın eşiğindeki Yunanistan'dan neden daha düşük olduğuydu.
    Bu açılışı, AB'nin nasıl olup da bu kadar pasif kaldığı, neden Yunanistan'a daha önce kredi açıp IMF ile anlaşmasına izin vermediği sorusu ekledi. Tek merkezden para politikası ile çok başlı maliye politikasının uyuşmazlığı hakkında ne düşünüyordu? Bu durumda avronun geleceği ne olacaktı? Yunanistan'a açılan kredinin faizinin benzer vadedeki Alman devlet tahvilleri faizlerinden çok daha yüksek olmasının 'kurtarma' söylemi ile ne kadar uyuştuğu da elbette yazarınız tarafından gündeme getirildi.
    O sırada sürmekte olan sokak gösterileri dikkate alındığında, Yunanistan açıkladığı ekonomik programı uygulayamazsa ne olacaktı? Avro bölgesinden çıkacak mıydı? Arkasından kim gelecekti? Bu avronun çöküşü olmayacak mıydı? Yoksa Almanya avroyu terk edip, ne haliniz varsa görün mü diyecekti?     
    Ha, "Madrid'de işin neydi" diye soracak olursanız, Türkiye ve AB ilişkileri üzerine İspanya'nın dönem başkanlığı nedeniyle düzenlenen bir toplantıda ekonomimizin durumunu anlatmak işi düşmüştü.
    Daha önceleri bu tür toplantılarda Türkiye'nin AB'ye üye olup 'olamayacağı' hakkında ne düşündüğü konusunda sorulara 'geyik' faslından da olsa ara sıra muhatap olan bendenizin yanıtı hep, "Önemli olan süreç ve o süreçte gerçekleştirilecek reformlardır. Yolun sonunda ne olacağı çok da önemli değil." mealinde olurdu. Bu sefer böyle bir soru hiç gelmedi.
    Gelseydi eğlence daha da eğlenceli olurdu: Hangi AB? Bazı üyeleri acil serviste kan kaybından ölmek üzereyken bir türlü gerekli ameliyatı yapma kararı vermek iradesinden yoksun olan AB mi? O üyelerinin
    yıllardır kan kaybetmekte olduklarını gizlediklerini anlayamayan AB mi?
    Üyeleri kan kaybetmesin diye kurallar koyan, ama o kuralları denetleyemeyen AB mi? Evet, hangi AB?

    Bu yazı 09.05.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır