Arşiv

  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    İktisat teorisinin 'namusunu' uzun dönem kurtarıyor

    Fatih Özatay, Dr.14 Şubat 2010 - Okunma Sayısı: 1010

     

    Birkaç pazar yazısıdır insan davranışları üzerinde duruyordum. Bu yazılarda sözünü ettiğim bazı kitapların Türkçeleri çıktı. Bu kitaplardan iki tanesi (Freakonomics ve Super Freakonomics)  Levitt ve Dubner tarafından yazılmışlardı. Freaknomics Boyner yayınları tarafından 'Görünmeyen Ekonomi: Dünya Gerçekten Nasıl İşliyor?' adıyla Türkçe yayınlanmış. Bu kitaplardan 'süper' olanında ve henüz Türkçeye çevrilmeyeninde yer alan bazı deneysel iktisat bulguları insanların çıkarları çerçevesinde hareket ettikleri yolundaydı. Farklı bir ifadeyle çok eleştirilen yerleşik iktisatın temel aksiyomuna destek çıkıyordu bu bulgular.
    Oysa çoğu deneysel iktisat çalışmaları bunun tam tersi bir sonuca ulaşıyorlardı. Bu konuda ilginç bazı örnekler de Akerlof ve Shiller'in 'Animal Spirits' kitabında vardı. Bu kitabın da Türkçesi 'Hayvansal Güdüler' başlığıyla Scala Yayıncılık tarafından yayınlanmış. Daha önce bahsetmediğim bir kitap daha var. Latin Amerika ve Asya krizleri ile küresel krizi inceliyor. Bu krizlere yol açan davranışlar üzerinde de ayrıntılı biçimde duruyor. Sözünü ettiğim kitap Krugman'ın ve küresel krizi içermeyen haliyle daha önce Türkçe olarak yayınlanmıştı. Küresel krizi içerecek şekilde 2008'de yenilediği bu kitabın da Türkçesi çıkmış: 'Bunalım Ekonomisinin Geri Dönüşü ve Kriz' (Literatür Yayıncılık, küresel kriz eki altıncı basıda var).
    Söz kitaplardan açılmışken bir önceki pazar yazısına ilişkin Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Asım Karaömerlioğlu'dan aldığım bir mektuptan söz etmek istiyorum. Bireysel çıkarların önde tutulmasının toplumsal çıkarlara nasıl hizmet edebileceği hakkında Arabistan Yedikardeşleri adlı kuşların davranış biçimlerinden bir örnek var mektubunda. Bu ilginç örnek şöyle:
    "Gruplar halinde yaşayan bu kuşlar akraba olmayanlarla bile yiyeceklerini paylaşır, kamusal fayda için kendilerini feda eder, tüm çocuklara ortaklaşa bakar ve karşılıksız özveriye dayalı davranışlar geliştirir ve adeta birer fazilet abidesidirler. Arabistan Yedikardeşlerinde en "faziletli" olanlar dişiler tarafından en cazip kabul edildikleri için bireysel düzlemde biyolojik avantaj elde ettikleri gibi, bu süreç sonunda toplumsal bir fayda da sağlanır." Karaömerlioğlu bireysel ve toplumsal çıkarları böylesine ince bir ustalıkla birleştiren bu kuşların modern siyaset teorisine sunabileceği açılımlar üzerinde düşünmek gerektiğini de not etmiş.
    Alıntı yaptığım Asım Karaömerlioğlu'nun bu yazısı Birikim dergisinin gelecek ay yayınlanacak sayısında yer alacakmış. Arabistan Yedikardeşleri adlı kuşlara ilişkin örnek NTV yayınlarından çıkan 'Sevişen Beyin' adlı kitap da yer alıyormuş (yazarı Geoffrey Miller). Bu kitabı da okunacaklar listesine eklemek gerekiyor.
    İnsan davranışları üzerindeki bu tartışmalara bu köşede kıyısından da olsa bulaşmamın nedeni hatırlayacaksınız yerleşik iktisatın küresel kriz karşısında aciz kalmasındandı. Yerleşik iktisattan kasıt son 30-35 yıla damgasını vuran ve piyasanın her şeye kadir olduğunu düşünen iktisat. Bu konuların tam içinde olmayan, ama bu köşeyi de izleyen okuyuculara yanlış bir izlenim vermek istemem. Tüm iktisat okulları ya da iktisatçılar için geçerli değil bu temel eleştiri. Yerleşik iktisat çerçevesinde düşünmeyen çok sayıda iktisatçı var. Zaten yukarıda sözünü ettiğim iki kitap (Akerlof ve Shiller ile Krugman'ın kitapları) bu çerçevede kaleme alınmışlar. Bu yazarlardan ikincisi hariç diğerlerinin Nobel ödüllü olduğunu da hatırlatayım.
    Krizlerden uzaklaşıp uzun döneme bakınca işin rengi değişiyor zaten. Öyle yapayım: İki grafik veriyorum. Bu grafikler başka biçimlerde 2006 ve 2007 yıllarındaki yazılarımın bir kısmında bu köşede yer aldı. Ne yazık ki sonra devreye küresel kriz girdi ve ben de kısa dönemli sorunlara dönmek zorunda kaldım. Grafiklerin her ikisi de, 1950-2007 döneminde Türkiye ve başka bazı ülkelerin kişi başına gelir düzeylerinin ABD'nin kişi başına gelir düzeyine oranla nasıl bir seyir gösterdiklerini resmediyor. Yükseliş, ABD ile gelir farklılığın giderek kapandığını ima ediyor. Azalış ise tam tersini. Ve dikkat: Türkiye'nin ABD'ye kıyasla gelir düzeyinde altmış yıllık bir dönemde pek bir değişiklik olmamış. Oysa ilk grafikte yer alan diğer üç ülkenin gelir düzeyleri hep artmış. Bunlardan en üstte yer alan İrlanda'nın başı şu anda belada, ama bu bela kısa dönemli, eninde sonunda geçer. Önemli olan İrlanda'nın 1980'lerin sonlarından itibaren gösterdiği performans ve bu da baş döndürücü. Aynı yargı Kore'nin 1970-1995 arasındaki performansı ve Çin'in 80'lerden itibaren gösterdiği performans için de geçerli. İkinci grafikte ise tam tersi bir durum resmediliyor. Arjantin'in 1950'deki konumuna bakın, bir de şimdiki haline. Petrol zengini Nijerya'nın elli yıllık performansı ise tek kelimeyle acıklı. Gerçekten acıklı. Tüm önemine karşın krizlerin öngörülebilirliği sorununu bir tarafa bırakın. Ekonomi durgunluğa girdiğinde devletin müdahale etmesi gerekip gerekmediği üzerindeki tartışmaları da geçin. Şimdi düşünün: Ülkeler arasında neden bu kadar büyük gelir farklılıkları var? Bazı ülkeler gelişmişlerle aralarındaki gelir uçurumunu hızla kapatırken, bazı ülkeler nasıl olmuş da kendilerini çok daha kötü bir duruma sokmuşlar? Türkiye nasıl olup da yerinde saymış?
    Bu sorular çok daha önemli. İktisat teorisi bu sorulara doyurucu yanıtlar sunabiliyor. Elbette bu açıdan alınacak çok yol var, ama teorinin geldiği yer de azımsanmamalı. Gelecek pazara iktisat biliminin namusunu kurtaran bu önemli konuya devam edeceğim.


    Grafik 1: ABD'nin kişi başına gelir düzeyine oranla bazı ülkelerin kişi başına gelir düzeyleri (1950-2007, %). Kaynak: Penn World tables.


    Grafik 2: ABD'nin kişi başına gelir düzeyine oranla bazı ülkelerin kişi başına gelir düzeyleri (1950-2007, %). Kaynak: Penn World tables.

    Bu yazı 14.02.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır