Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    İki kriz ve güven

    Fatih Özatay, Dr.03 Mayıs 2010 - Okunma Sayısı: 1050

     

    İki krizin öyküsü dizisini sürdürüyorum. Amacım dizinin sonunda ileriye yönelik bazı dersler çıkarabilmek. Dersler, şu temel sorulara verilecek yanıtlarla şekillenecek: Yirmi birinci yüzyılın ikinci on yılına girerken temel kırılganlıklarımız neler? Bunları ortadan kaldırabilmek için neler yapabiliriz?
    Diziyi izleyenler açısından bunlara verilebilecek yanıtların büyük bir kısmı şimdiden şekillenmiş olabilir. Mesela, dış kaynak girişine bağımlılığı azaltmak, yurtdışı pazarlarımızı çeşitlendirmek ve yurtdışına sattığımız mal bileşimini yabancı ülkelerin gelirlerindeki dalgalanmalardan en az etkilenecek ürünler lehine değiştirmek gibi. Bunları tartışmaya sıra gelecek, ama önce başladığım işi yarım bırakmayayım ve iki krizi incelemeyi sürdüreyim.
    Reel kesim güven endeksi Merkez Bankası'nın şirketler kesimine yönelik olarak her ay yaptığı ankete verilen yanıtlardan elde ediliyor. Yapılan çalışmalar, özel kesimin harcamaları ile reel kesim güven endeksi arasında yakın ve aynı yönlü bir ilişki olduğunu gösteriyor. Endeks 100'ün üzerine ne kadar çok çıkıyorsa, reel kesimin ekonomiye duyduğu güven o kadar artıyor. Tersi bir hareket ise reel kesimin güveninin azaldığını ifade ediyor.
    Ayrıntıları yazının sonuna bırakayım. Grafik 1 ve Grafik 2 yardımıyla yapılan karşılaştırmadan ilerisi için yine bir ders çıkarmak mümkün. Mekanik karşılaştırma şöyle: 2001 krizinde reel kesim güveninin kriz öncesi değerine dönmesi beş çeyrekte gerçekleşmiş. Küresel krizde ise bu süre sekiz çeyrek. Gerçi 2001 krizinde, beşinci çeyrekten sonra güvende dalgalanmalar var. Ama o dalgalanmalar yeni dış şoklarla ilgili: Beklenmedik erken seçim ve Irak savaşı.
    İkincisi, 2001 krizinde reel kesim güveninde toparlanma GSYH'nin dibe vurmasından sonraki ilk çeyrekte, yani hemen başlıyor. Oysa bu krizde güvende toparlanma bir yılı alıyor. Son olarak da bu krizde güvende azalma çok daha fazla olmuş. Güven, kendi kendine toparlanmayacağına göre uygulanan ve uygulanmayan ekonomi politikalarının rolü olması lazım bu farklı hareketlerde. Çıkacak ders için ipucu: Ekonominde oluşabilecek üretim ve istihdam kayıplarını azaltmak istiyorsan, kötü günlere önceden hazırlık yap; gerektiğinde harcayabilecek birkaç kuruşu şimdiden bir kenara koy (dış kaynağa bağımlılığını azalt kısacası). Bunu tartışmayı dizinin sonunda kaleme alacağım 'ders çıkarma' yazısına bırakayım. Ayrıntılar şöyle: Grafiklerin çizilmesinde kullanılan gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) değerleri, mevsimlik hareketlerinden ve işgünü sayısındaki değişmelerden arındırılmış değerler. 2001 krizinden önce GSYH'nin ulaştığı zirve değeri ki bu değere 2000'nin son çeyreğinde ulaşıldı, 100 olacak şekilde diğer GSYH verilerini de değiştirdim (Grafik 1). Aynı düzenleme küresel kriz için de yapıldı. Buradaki zirve GSYH değeri 2008'in ilk çeyreğinde elde edildi (Grafik 2).
    Her grafikte yatay eksende yer alan '0' noktası zirve GSYH değerinin elde edildiği döneme karşı geliyor. Diğer rakamlar ise bu 'milada' göre hangi çeyrek yılda isek onu ifade ediyorlar. Aynı grafiklerde reel kesim güven endeksi de yer alıyor. GSYH hareketleri ile karşılaştırabilmek için aylık verilerin ortalamasını alarak çeyrek dönemlik veriler oluşturdum ve GSYH'ye benzer bir yeniden düzenleme yaptım. Grafik 1, 2000'nin üçüncü çeyreği ile 2003'ün üçüncü çeyreği arasındaki dönemi, Grafik 2 ise 2007'nin son çeyreği ile 2010'un ilk çeyreği arasındaki dönemi kapsıyor.


    Grafik 1. 2001 krizi sırasında GSYH ve reel kesim güven endeksinin hareketleri


    Grafik 2. Küresel kriz sırasında GSYH ve reel kesim güven endeksinin hareketleri

    Bu yazı 03.05.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır