Arşiv

  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Komşuya IMF gerekiyor

    Fatih Özatay, Dr.15 Şubat 2010 - Okunma Sayısı: 954

    Yurtdışında yine ilginç gelişmeler yaşanıyor. Bizim açımızdan daha önemlisi Yunanistan'da olan biten. Önce, hangi koşullar altında Yunanistan'da olan bitenin yeni bir finansal krize yol açabileceğini tartışmakta yarar var. İki temel koşul saymak mümkün. Bu koşullar birbirlerinden bağımsız değiller; biri diğerini tetikleyebilir.
    Birinci koşul şu: Yunanistan'ın bütçe açığını finanse etmek üzere çıkardığı tahviller, Yunanistan'ın artan kredi riski nedeniyle önemli miktarda değer yitirdiler. Dolayısıyla, bu tahvilleri tutan bankalar zarara uğradılar; varlıklarının değeri azaldı. Peki, bu ne kadar önemli?
    Avrupa'nın bankacılık sektörünün gelişmişlik düzeyi dikkate alındığında tek başına Yunanistan tahvillerindeki değer kaybının bu bankaları sarsması beklenmez. Ama sorun şu ki Avrupa bankaları küresel finansal kriz nedeniyle zaten büyük bir sarsıntı geçirmişlerdi. Eğer bu sarsıntının izleri bankacılık sisteminin bilançosundan yeteri kadar temizlenmediyse, o zaman Yunanistan'daki gelişmeler tetikleyici olabilir. Bu olasılık ne kadar yüksek derseniz cevabım yok. Konunun uzmanlarına başvurmak gerekiyor. Ama onlar sadece bu olasılığa dikkat çekiyor, daha ileri gitmiyorlar.
    İkinci koşul ise şu: Portekiz ve İspanya'da da sorun var. İspanya, diğer iki ülke gibi değil; büyük bir ekonomi. Yunanistan'da olan biten bu ülkelerin sorunlarını daha da ağırlaştırır ve bu ülkelerden başka zayıf halkalara da sorunlar bulaşırsa o zaman Avrupa bankacılık sektörü için zor günler başlayabilir.
    Hissiyatım bu iki koşulun gerçekleşmesi olasılığının çok yüksek olmadığı şeklinde. Temel nedenim şu: Yunanistan'ın içinde bulunduğu durum, içinden asla çıkılmaz bir durum değil. Bu yargıya varmak için komşumuzun şu andaki durumunu 2001 krizinin hemen ertesinde Türkiye'nin içinde bulunduğu durumla karşılaştırmak yeterli olacak. 
    Bizim bütçe açığımız Yunanistan'ınkinden çok daha yüksekti o dönemde. Bankacılık sektörümüz uçurumun eşiğine gelmişti. Türkiye'nin kredi riski Yunanistan'ın şu andaki riskinden çok daha yüksekti. Bizim lehimize söylenebilecek tek şey, kamu sektörümüzün o andaki borcunun Yunanistan'ın şu andaki kamu borcundan daha düşük olmasıydı.
    Ama bizim çok zayıf bir tarafımız daha vardı: Paramız çok değersizdi ve o değersiz parayı daha da değersiz kılacak spekülatif ataklara karşı yapabileceğimiz bir şey yoktu. Merkez
    Bankası'nın çöken kur rejimi nedeniyle kredibilitesi kalmamıştı. Spekülatif ataklar karşısında artan kur, hem kamunun borcunu daha da artırıyor, hem de şirketlerimizin ve bankalarımızın döviz cinsinden borçlarını katlanılmaz hale getiriyordu. Oysa Yunanistan ortak para bölgesinde. Para birimi avro ve para politikasını da Avrupa Merkez Bankası yürütüyor. Onun kredibilitesi ise yerinde.
    Bu çerçevede bakınca, biz çok daha ağır bir krizi 2001 mayısında yürürlüğe konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile nasıl başarıyla atlattıysak, komşumuz da bu krizi atlatabilir.
    Hem de, avro bölgesinde olmanın ve kuvvetli bir merkez bankasına sahip olmanın getirdiği avantajla, çok daha rahat bir biçimde.
    Atlatabilme ihtimali olması, elbette, illa ki atlatacağı anlamına gelmiyor. Bunun için Yunanistan toplumunun büyük bir çaba göstermesi gerekiyor. Bir de dış desteğe ihtiyaç var. Çaba meselesini geçeyim; ne söyleyebilirim ki? Ama dış destek Yunanistan için zor değil. IMF bu günler için var. IMF ile anlaşma ve ciddi bir program hem Yunanistan'ı bu dertten kurtarır, hem de yukarıda dile getirilen olasılıkları ortadan kaldırır.
    Yok eğer AB açısından IMF'nin devreye girmesi arzu edilir bir şey değilse, o zaman AB'nin bir şeyler yapması gerekiyor. İşte burada işler çetrefilleşiyor. Zira yıllarca olanaklarının üzerinde yaşamak için sorumsuzca harcama yapan bir ülkeyi kurtarmak, başka ülkelere ileride siz de sorumsuz davranabilirsiniz mesajını vermek olur. Geride bıraktığımız hafta içinde yapılan toplantılarda AB liderlerinin kem küm etmelerinin temel nedeni de bu zaten.
    Bu konuyu biraz daha işlemekte yarar var; sürdüreceğim.

    Bu yazı 15.02.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır