Arşiv

  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Yine komşunun derdi üzerine...

    Fatih Özatay, Dr.29 Nisan 2010 - Okunma Sayısı: 959

     

    Yaklaşık bir ay önce komşuya ilişkin olumlu haberler yayılmıştı ortalığa. Bu köşede 'Yunanistan nefes alacak, ama pek rahat olmayacak' başlığıyla bir de yazı çıkmıştı. Ne var ki ayak oyunları devam etti, o nefesi bir türlü alamadı Yunanistan. Gelinen nokta ürkütücü.
    Salı günü, Standard ve Poors BBB+ olan kredi notunu BB+'ya düşürdü. Aynı zamanda Yunanistan tahvillerini tutanların bu tahvillerin değerlerinin yarısından azını geri almaya razı olmak zorunda kalabilecekleri uyarısında bulundu. Bu arada Avrupa İstatistik Kurumu (Eurostat), Yunanistan'ın 2009 yılında gerçekleşen bütçe açığının son tahminlerden de kötü olduğunu açıkladı: Gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranla yüzde 13.6.
    Bu açıklamalar Yunanistan Hazinesi'nin çıkardığı tahviller ile Almanya Hazinesi'nin aynı vadedeki tahvilleri arasındaki getiri farkını 682 baz puana çıkardı. Böylelikle Yunanistan'ın devlet tahvillerinin faizi yüzde 9'u aştı. Salı günü Avrupa borsalarında büyük düşüşler yaşandı.
    Yunanistan'ın en büyük sorunu yüksek kamu borcunun sürdürülebilir düzeyde olmadığına olan inanç. Yukarıda değindiğim uyarı da bunu açık biçimde gösteriyor. Bu köşenin düzenli okuyucuları, bu sürdürülemezlik bekleyişinin kendi besleyerek, bir süre sonra sürdürülemezlik tehlikesini nasıl artırdığını ve işleri nasıl daha da karıştırdığını
    hemen hatırlayacaklardır:
    Elimdeki tahvillerin değerinin kuşa dönmesinin an meselesi olduğunu düşünüyorsam panik halinde satmaya çalışıyorum onları. Başkaları da benim gibi davranıyorlarsa, az miktardaki alıcı düşük fiyat veriyor bu tahvillere. Farklı bir ifadeyle bu tahvilleri satın almaya razı olmak için daha yüksek risk primi talep ediliyor ve tahvillerin faizi yükseliyor. Aynen salı günü olduğu gibi.
    O tahvilleri satan ülke artık ciddi bir maliye politikası uygulamaya karar verip açığını azaltma sürecine girse de, adı üstünde bu bir süreç; zamana ihtiyaç var ki amaçlanan gerçekleşsin. O zaman zarfında bütçe açığını finanse etmek için yeniden borçlanmak zorunda. Ama artık piyasada faizler yükselmiş, yeni satacağı tahvillerin faizi de yükselecek. Bu, bir süre sonra faiz ödemelerinin ve dolayısıyla bütçe açığının daha da artması demek. Yani, borçlanma ihtiyacı daha da yükselecek. Peki, başlangıçta risk primi artıp faiz neden yükselmişti? O devletin borcu yüksek diye. Şimdi ne oldu? Borcu daha da yükseldi. Sonra? Risk primi daha da artacak, faizi daha da yükselecek. Tam bir kısır spiral.   
    Çok basit bir şekilde ifade edersem, Yunanistan devletinin borcunun GSYH'ye oranının zaman içinde ne şekilde hareket edeceğini iki faktör belirliyor: Büyüme hızı ile tahvillerin reel faizi arasındaki fark ve faiz dışı bütçe fazlası. Her ikisi de ne kadar yüksekse borç oranı o kadar düşük oluyor. Eurostat, Yunanistan'ın 2010'da yüzde 0.3 oranında küçüleceğini tahmin ediyor. Gelin, komşuya bir iyilik yapıp bunu yüzde 0 olarak alalım. Bu durumda, Yunanistan tahvillerinin reel faizi sıfır düzeyinde olsa, Yunanistan'ın borç oranının sabit kalması için faiz dışı bütçesinin denk olması gerekecek. İki ay önce söz konusu tahvillerin nominal faizi yüzde 7 (reel faizi de kabaca yüzde 5) dolaylarındaydı. Bu durumda, borç oranının sabit kalması için, Yunanistan'ın GSYH'sinin yüzde 5'i kadar fazla vermesi gerekiyordu.
    AB'nin ayak sürümesi, IMF ile anlaşma yapılacak mı yapılmayacak mı, Yunanistan bu kadar faiz dışı bütçe fazlası verebilir mi, zaten uygulanmak istenen ekonomik program aleyhinde sokakta gösterileri de var falan derken Yunanistan için risk algılaması daha da yükseldi. Sonuçta salı günü (kabaca) nominal faiz yüzde 9'a reel faiz de yüzde 7'ye sıçradı. Bu veriler dikkate alınırsa, borç oranının sabit kalması için şimdi verilmesi gereken faiz dışı fazla GSYH'nin yüzde 7'sine yükseldi.
    Elbette bunlar çok kaba hesaplamalar, ama risk algılamasının artmasının bir ülkenin işini nasıl zora soktuğunu da güzel gösteriyorlar.
    Hatırlatayım; bu hesaplamalar borç oranının sabit kalması için gerekli faiz dışı bütçe fazlası değerlerini gösteriyorlar. Sorun şu ki Yunanistan'ın borç oranını düşürmesi gerekiyor. Bu durumda, piyasa faizinden borçlanmak zorunda kaldığı sürece, alması gereken maliye politikası önlemleri çok can yakıcı olacak. İşte bu nedenle Yunanistan'ın piyasa faizinden değil, daha düşük faizden ve önden yüklemeli önemli miktarda kredi alması gerekiyordu. Bunu verecek en önemli aday da IMF. Ama hala ortada IMF ile bir anlaşma yok, dolayısıyla da Yunanistan her gün uçuruma biraz daha yaklaşıyor.

    Bu yazı 29.04.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır