Arşiv

  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Kurumsal yapının önemi

    Fatih Özatay, Dr.21 Şubat 2010 - Okunma Sayısı: 913

    Son pazar yazısı şu sorularla bitiyordu: Ülkeler arasında neden bu kadar büyük gelir farklılıkları var? Bazı ülkeler gelişmişlerle aralarındaki gelir uçurumunu hızla kapatırken, bazı ülkeler nasıl olmuş da kendilerini çok daha kötü bir duruma sokmuşlar? Türkiye nasıl olup da yerinde saymış?
    O yazıda iki grafik vermiştim. Sorular bu grafiklere dayanıyordu. Grafikle verdiğimi kısa bir tabloyla yeniden göstereyim; sorular daha rahat anlaşılacak. Tablo 1'de ABD'nin fert başına milli gelirine oranla çeşitli ülkelerin fert başına gelirleri veriliyor. Milli gelir verileri satın alma gücü paritesi ile düzeltildiğinden karşılaştırılabilir veriler. Grafiklerde yer almayan dört ülke daha var tabloda: Etiyopya, Mısır, Polonya ve Yunanistan.
    Tabloda yer alan rakamların kuru rakamların çok ötesinde anlamları var. Hani söz konusu olan faiz, kur, cari açık, Yunanistan'ın borcu, Türkiye'nin bütçe açığı falan olsaydı iki yazı üst üste tekrarlamaya gerek olmayacaktı. Gerçekten heyecan verici bu rakamlar. Nobel ödüllü iktisatçılardan Lucas, insan ülkelerarası gelir farklılıkları üzerinde bir düşünmeye başladı mı başka bir şey düşünemez hale düşüyor demişti bir seferinde.
    Kendisi piyasanın her şeye kadir olduğunu belirten, bu nedenle de hükümetlerin durgunluğa ve işsizliğe karşı politikalar geliştirmelerine gerek olmadığını ileri süren yerleşik iktisat kuramının öncülerinden. Küresel krize yol açan nedenlerin başında gölge finansal sektörün denetlenmemesi geliyordu. Bunun kuramsal arka planında yerleşik iktisat bu görüşü var. Bu nedenle, insanın Lucas gibi parlak bir beyin keşke hep büyüme ve gelir farklılıkları üzerinde çalışsaymış diyesi geliyor, ama neyse...
    Daha önce yeni bir büyüme kitabından söz etmiştim: Daron Acemoğlu'nun Princeton Üniversitesi yayınlarından 2009'da çıkan Modern Ekonomik Büyüme (Modern Economic Growth) kitabının açılışı da ülkelerarası gelir farklılıklarıyla başlıyor. Büyüme teorisinin anlamaya ve açıklamaya çalıştığı temel sorulardan biri bu zaten.
    Bu önem nedeniyle, kısmen tekrar da olsa birkaç saptama: 1960'da Etiyopya ve Nijerya Çin'den daha zenginler. Elli yılda onlar sürekli yoksullaşmışlar. Çin ise göreli olarak zenginleşmiş. Arjantin elli yılda çok gerilemiş. Brezilya yalpalamış; zenginleşir gibiyken başa dönmüş. Buna karşılık İrlanda ve Kore çok başarılı bir atılım yapmışlar. Türkiye gelince, 'yerinde saymak' tanımlaması haksız değil sanıyorum.
    Büyüme kuramı çerçevesinde geliştirilen modeller, ülkeler arasındaki bu gelir farklılıklarını teknoloji ve işgücünün eğitim (beceri) düzeylerindeki, sermaye stokundaki ve tasarruf oranlarındaki farklılıklarla açıklıyorlar. Ama bu yeterli değil; daha derine inmek gerekiyor. Çünkü şu sorular hala yanıt bekliyor:
    Neden Çin eğitim düzeyinde, kullandığı teknolojide ve sermaye stokunda atılımlar yaptı da, Nijerya yapamadı? Neden Türkiye, İrlanda ya da Kore gibi sermaye stokunu artıramadı, teknolojisini yenileyemedi, iş yapma biçimlerini değiştiremedi, tasarruf oranını artıramadı, eğitimini yaygınlaştırıp kalitesini yükseltemedi? Bir miktar yaptı da, neden onlar kadar yapamadı?
    Bu tür sorulara doyurucu yanıtlar vermenin ancak daha derine inerek mümkün olabileceğini belirtiyor Acemoğlu. 'Derindeki' nedenleri 'temel' nedenler olarak adlandırıyor. Dört olası temel neden var ona göre: Coğrafi farklılıklar, kültürel farklılıklar, şans faktörü ve kurumsal yapı farklılıkları. Bu sorulara doyurucu yanıt verebilmenin yolunun kurumsal yapıdaki farklılıkları incelemekle mümkün olacağını belirtiyor. Diğer üç faktörün önemsiz olmadıklarını, ama asıl nedenin kurumsal yapıdaki farklılıklar olduğunu ileri sürüyor.
    Kurumsal yapı denilince hukuk sisteminden, politik sisteme kadar geniş bir yelpaze kastediliyor. İktisatçı Douglass C. North, iktisadi kalkınmada kurumların oynadığı rol üzerine yaptığı araştırmalarla Nobel ekonomi ödülü kazandı. North'un 1990'da yayınlanan ünlü kitabı şu cümleyle başlıyor: "Kurumlar, bir toplumda oynanan oyunun kurallarıdır; daha formel bir anlatımla, insanlar arasındaki etkileşimi biçimlendiren, insanların getirdiği kısıtlamalardır." Kitabın Türkçesinin Sabancı Üniversitesi tarafından Kurumlar, Kurumsal Değişim ve Ekonomik Performans adıyla 2002'de yayınlandığını belirteyim.
    North'un tanımına dikkat: 'İnsanlar getirdiğine' göre insanlar kaldırabilir. Reform da böyle bir şey işte. Gelecek pazar sürdüreceğim.        
    Tablo 1: ABD'nin kişi başına gelirine oranla kişi başına gelirler (%, satın alma gücü paritesi ile) 

    Bu yazı 21.02.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır