Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    İki krizin iç kredi öyküsü

    Fatih Özatay, Dr.26 Nisan 2010 - Okunma Sayısı: 1183

     

    'İki krizin öyküsü' dizisinde sıra bankalarımızın şirketlere ve tüketicilere açtıkları toplam kredi miktarının hareketlerine geldi. Bu sefer önce sonucu söyleyip, ayrıntıları sonraya bırakayım. Her iki kriz sırasında olan biten karşılaştırıldığında, tıpkı reel ihracatın hareketleri gibi reel iç kredinin hareketlerinin de çok farklı olduğu belirginleşiyor.
    İlk krizde reel ihracat hiç düşmemişti. Son krizde ise hızla azalmıştı. Reel iç kredi her iki krizde de azalıyor. Ancak, 2001 krizinde Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) eski zirve değerine ulaştıktan sonra bile, reel kredi miktarı kendine gelemiyor; yerlerde sürünmeye devam ediyor. Oysa son krizde, 2009 sonunda kredi miktarının reel değerinin ulaştığı düzey 2008'in üçüncü çeyreğindeki zirve değerini yakalıyor. Üstelik 2010'a ilişkin veriler, reel kredi miktarındaki toparlanmanın sürdüğünü gösteriyor. Bir diğer dikkat çekici nokta da şu: Son krizde kredi daralmasının başlangıcı küresel krizin derinleştiği döneme (2008'in üçüncü çeyreği) denk düşüyor. GSYH'deki azalma ise daha önce başlıyor.
    Bankacılık sektörümüzün küresel kriz sırasında 2001 krizinden önceki durumunda olduğunu düşünebiliyor musunuz? Ne olurdu? Tam bir felaket. Sağlam bankacılık sektörümüze karşın küresel kriz bizi derinden etkiledi. Bir de reel kredi miktarındaki gelişmeler 2001 krizindeki gibi olsaydı; kredi çok daha hızla dibe vurup, o dipte saplanıp kalsaydı, tam anlamıyla yanmıştık. Bu çerçevede 2001 krizi sonrasında uygulamaya konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın çok önemli bir iş başardığı bir kez daha anlaşılıyor. Keza BDDK'nın da hakkını teslim etmek gerekiyor.     
    Ayrıntılar ise şöyle: Merkez Bankası'nın yayınladığı aylık kredi verilerini alıyorum; tüketici fiyat endeksine bölerek fiyat değişikliklerinden arındırıyorum. GSYH verileri ile karşılaştırabilmek için, reel kredi verilerini de çeyrek yıllık veriler haline getiriyorum. Yine daha önce verdiğim mevsimlik hareketlerinden ve işgücü sayısındaki değişikliklerden arındırılmış GSYH değerlerini kullanıyorum. 2001 krizinden önceki en son zirve GSYH değeri 2000'nin son çeyreğinde gerçekleşmişti. O dönemdeki GSYH değeri 100 olacak şekilde 2001 krizi etrafındaki diğer GSYH verilerini de ayarlıyorum. Benzer bir işlemi reel kredi verileri için de yapıyorum.
    İlk grafikte, 2001 krizinden önce GSYH'nin ulaştığı tepe noktası ile krizden sonra tekrar aynı noktaya geri döndüğü dönem (2003'ün ilk üç çeyreği) arasında geçen süredeki reel iç kredi miktarının hareketleri var. Aynı grafikte 2000'nin sonundaki zirve değeri 100 olacak şekilde 'normalleştirilmiş' GSYH hareketleri de yer alıyor.
    Grafik 2'de ise son kriz sırasında her iki değişkende yaşanan hareketler var. Krizden önceki zirve GSYH değeri 2008'in ilk çeyreğinde. Burada da aynı işlem yapılıyor. Bu dönemin GSYH ve reel kredi değerleri 100 olacak şekilde dönemin tüm GSYH ve reel kredi değerleri ayarlanıyor. Her iki grafikte yer alan düz çizgiler GSYH, kesikli çizgiler ise reel iç kredi için. Her grafikte yatay eksende yer alan '0' noktası sözünü ettiğim zirve GSYH değerlerine karşı geliyor. Diğer rakamların anlamı da açık: Mesela '3' rakamı GSYH'nin zirveye ulaştığı dönemden üç çeyrek sonraki dönemi gösteriyor.



    Grafik 1: 2001 krizi sırasında reel iç kredi miktarı ve GSYH (2000'nin 4.çeyreği  2003'ün 3.çeyreği)

    Grafik 2: Küresel kriz sırasında reel iç kredi miktarı ve GSYH (2008'in 1.çeyreği  2009'un 4.çeyreği)

    Bu yazı 26.04.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır