Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Gelişmişlik farklılıkları coğrafyaya ve kültüre mi bağlı?

    Fatih Özatay, Dr.28 Şubat 2010 - Okunma Sayısı: 1155

    Ülkelerarası gelir karşılaştırmasını veren tabloyu tekrar ve de tekrar vermekten hiç bıkmamak gerekiyor. Etkileyici çünkü. 1950'lerden bu yana, bizden önceki kuşaklarla bizim kuşağın performanslarını güzel bir şekilde özetliyor. Bizden sonrakilerin farklı davranmaları gerektiğini de gösteriyor.
    Zira gelişmiş ülkelerin performansına kıyasla elli yıldır Türkiye'nin göreli bir iyileşme yaşamadığının altını çiziyor bu tablo. Aramızdaki gelir farklılığının ne azaldığını, ne de arttığını vurguluyor. Kısacası, yerimizde saydığımızı gösteriyor.
    Geçen pazar verdiğim tabloyu, yalnızca bizim beceremediğimizi beceren ülkeleri içerecek şekilde kısaltarak bir daha veriyorum. Daha önceki tabloda göreli durumları giderek kötüleşen ülkeler de yer alıyordu. O çerçevede bakınca fazla moral bozmaya gerek yok diye düşünülebilir elbette. Ama kötüleşmemek, başarılı örnekler ortadayken pek bir marifet olmasa gerek. 



    Bir de not: Ülkelerarası sağlıklı bir karşılaştırma yapmak için milli gelir verilerini her bir ülkenin vatandaşlarının satın alma güçlerini yansıtacak şekilde düzeltmek gerekiyor. Bu işlem yapılmazsa ülkelerarası gelir farklılıkları inanılmaz ölçülere çıkabiliyor. Bu gerçekçi değil. Bu düzeltme kullanılan yönteme göre değişiyor. Tablodaki veriler herkese açık olan 'Penn World Tables' adlı veritabanından alınma. Bu veritabanı bu tür karşılaştırmalarda sıkça kullanılıyor. Bir başka kaynak Dünya Bankası'nın kalkınma göstergeleri. O kaynak kullanılınca da benzer bir resim ortaya çıkıyor. Tablodaki yüzde oranlar, çeşitli ülkelerin satın alma gücü paritesi ile düzeltilmiş fert başına milli gelirlerinin, ABD'nin aynı şekilde hesaplanmış kişi başına gelirine olan oranlarını ifade ediyor.
    Daron Acemoğlu 'Modern Ekonomik Büyüme' adlı kitabına ülkelerarası gelir farklılıklarının zaman içindeki evrimini gösteren bölümle başlıyor. Bu farklılıkları anlamak için 'temel' nedenleri incelemek gerektiğini vurguluyor.
    Dört olası temel neden var ona göre: Coğrafi farklılıklar, kültürel farklılıklar, şans faktörü ve kurumsal yapı farklılıkları.
    Mesela bazı araştırmacılar coğrafyanın bazı tür tarım teknolojilerinin kullanımını kısıtlayabileceğini vurguluyorlar. Ancak ülkelerarası gelir farklılıklarının bu ölçüde çarpıcı hale gelmesi sanayileşmeyle oluyor.
    Bugünün fakir ülkeleri genellikle sanayileşemeyen ülkeler. Ayrıca, tarımsal verimlilik açısından belli bir eşiği aşmış çok sayıda ülke daha sonra sanayileşememiş.
    Coğrafya ile salgın hastalıklar arasında ilişki olabileceği; dolayısıyla salgın hastalıklardan yakanızı kurtarıp ileriye doğru atılım yapamayabileceğiniz de söyleniyor. Acemoğlu buradaki nedenselliğin bu söylenenin tersi yönde olabileceğine dikkat çekiyor: On yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda Avrupa ülkelerinin de salgın hastalıklarla boğuştuklarını vurguluyor. Ekonomik kalkınmaları sayesinde bu hastalıkları yenecek ortamı yaratabildiklerine dikkat çekiyor. Yani, salgın hastalıklar nedeniyle ekonomik büyümenin gerçekleşememesinden çok, ekonomik büyüme ve beraberinde gelen olanaklar olmadığı için salgın hastalıklarla baş edilememiş olmasının daha akla yatkın bir açıklama olduğunu belirtiyor.
    Coğrafya ile ilgili görüşler, daha çok, tropikal bölgelerin soğuk iklimlerdeki ülkelere göre geri kalmışlığını açıklamaya yönelik. Ülkelerarası gelir farklılıklarının bir başka açıklama biçimi kültür farklılıklarına dayanıyor. Mesela Max Weber, Protestanlığın Katolik inancına kıyasla kapitalizmin gelişmesine çok daha fazla olanak sağladığını belirtiyor: Çok çalışmaya, tasarruflu ve verimli olmaya çok daha fazla önem veriyormuş Protestanlık. Kültür başlığı altında ele alınan sadece din değil elbette. Bazı toplumlardaki değer yargılarının işbirliği yapmayı kösteklediğini gösteren antropolojik çalışmalar da var.
    Hem coğrafyaya hem de kültüre vurgu yapan çalışmaların açıklamakta sıkıntı çektikleri çok sayıda önemli olgu mevcut. Mesela, Kuzey Kore ile Güney Kore aynı kültüre, dine, tarihsel geçmişe ve coğrafyaya sahipler. Kore ikiye bölündüğünde her ülkenin kişi başına gelir düzeyi yaklaşık aynıydı. Oysa şu anda Güney Kore, Kuzey Kore'nin yaklaşık yirmi katı daha zengin. Başka bir örnek: Çin son elli yılda çok büyük hamle yaptı: Elli yıl içinde kültürü ve coğrafyası mı değişti? Aynı soru elbette Güney Kore ve İrlanda için de geçerli.             
    Şansa ilişkin açıklama daha teknik. Kısacası şöyle: İktisadi temeller aynı olsa bile iki potansiyel denge durumu olabilir. Biri 'iyi', diğeri 'kötü'. Kendinizi hangisinde bulacağınız, misal; tesadüfü şoklar tarafından belirlenebilir: Bu anlamda 'şans'. Bir parantez açayım: Bu tür modellerin rahatlıkla uygulanabileceği alanlar var. Mesela, Yunanistan şimdi sıkı maliye politikası izlemek zorunda. Eğer izleyeceği politikaya güven sağlayabilirse düşük reel faizin, daha düşük bütçe açığının ve daha yüksek büyümenin olduğu iyi dengeye gidebilir. Güven sağlayamazsa işi zor; kötü dengeye (yüksek faiz, düşük büyüme, yüksek kamu açığı) gidecek o zaman çünkü.
    Acemoğlu bu tür çoklu denge yaklaşımlarının ülkelerarası gelir farklılıklarını açıklamakta yetersiz kaldıklarını vurguluyor: ABD'nin zenginliği ile Nijerya'nın yoksulluğunu şans faktörüne bağlamanın, daha şanslı olanın (ABD) iyi dengeye, şansız olanın da (Nijerya) kötü dengeye gittiğini belirtmenin anlamlı olmadığının altını çiziyor.
    İş dönüp dolaşıp geniş anlamıyla kurumsal yapıdaki farklılıklara geliyor. Gelecek pazar devam edeceğim.

    Bu yazı 28.02.2010 tarihinde Radikal gzetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır