Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Kendi işini güçleştirmek

    Fatih Özatay, Dr.12 Nisan 2010 - Okunma Sayısı: 1010

     

    Bazı durumlarda faiz politikasında değişikliğe giderek enflasyonla mücadele etmek çok zorlaşır. Özellikle enflasyonun yurtdışındaki gelişmelere bağlı olarak yükseldiği dönemler için geçerlidir bu. Hele ithal etmek zorunda olduğunuz enerji ürünlerinin fiyatları sıçramışsa mesela, ne yapacaksınız?
    Genelde bu durumdaki davranış biçimi şudur: Olumsuz dışsal gelişmelerin enflasyonun ileride alacağı değerlere yönelik bekleyişleri etkileyip etkilemediğine bakılır. Etkiliyorsa, yani enflasyonun ileride artık daha yüksek olacağı düşünülüyorsa, sözleşmeler bu yeni duruma göre yapılacaktır; ücret, faiz ve girdi fiyatları yükselmeye başlayacaktır. Bunu engellemek için faizlerin artırılması yoluna gidilir genellikle. Böyle bir politika değişikliğinin "o merkez bankasının yapması gerekeni yaptığı" sinyali vereceği ve bekleyişlerdeki bozulmanın bu yolla sınırlanacağı umulur.
    Sadece 'umulur'; çünkü bozulmayı engellemenin garantisi yoktur. Peki, enflasyonun yükselmeye başlamasına yol açan gelişme yurtiçinde uygulanan bir politikadan kaynaklanıyorsa? Soruyu daha açık sormak için girizgâh: Enflasyonla mücadele sadece merkez bankalarına kalamaz. Kalırsa, mücadele de 'kalır'. Maliye politikası yardımcı değilse, merkez bankaları ağızlarıyla kuş tutsalar o mücadele başarılı olmaz. Şimdi sıra yukarıdaki sorunun daha açık halinde: Maliye politikasını oluşturan işbaşındaki yönetim (hükümet) enflasyonla mücadeleye yardımcı olmayan bir maliye politikası izliyorsa, ne yapacak o ülkenin merkez bankası?
    Faizi artırsa ne işe yarayacak? Tamam, hiç olmazsa işini yaptığı görüntüsünü verecek; o da bir şeydir. Ama asıl yapması gereken, maliye politikasını enflasyonla uyumlu bir çizgiye çekmeye davet etmesi değil mi? Bunu da açık biçimde, kamuoyu önünde yapmalı ki bir işe yarasın.   
    Ocak ayının sonunda yayınlanan en son enflasyon raporunun 'orta vadeli öngörüler' bölümünden bir alıntı (sayfa 91): "Kamu mali dengesini sağlamaya yönelik olarak Ocak 2010'dan itibaren yeni vergi düzenlemeleri yürürlüğe girmiştir. Akaryakıt ürünleri, alkollü içecekler ve tütün ürünlerine getirilen söz konusu vergi artışlarının 2010 yılı tüketici enflasyonuna, yaklaşık 1,5 puanlık katkı yapacağı tahmin edilmektedir. 2009 Ekim ayında söz konusu kalemlerin enflasyon hedefi doğrultusunda artırılacağı varsayılmış ve bu bağlamda 0,5 puanlık bir katkı öngörülmüştü. Dolayısıyla, 2010 yılı Ocak ayında yapılan vergi ayarlamaları 2010 yılı boyunca enflasyon tahminini yaklaşık 1 puan yukarı çekmiştir."
    Şu paragraf ise aynı raporun 'kamu maliyesi" bölümünden (sayfa 80-81): "Bütçe gelirlerinin GSYİH'ye oranının ise esas olarak dolaylı vergiler yoluyla artırılması hedeflenmektedir. Bu çerçevede, 2010 yılı başından itibaren akaryakıt ürünleri, sigara ve alkollü içkilerdeki Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) tutarları önemli ölçüde artırılmıştır."
    İlk alıntının tercümesi şu: Merkez Bankası'nın tahmin ettiğinin çok üzerinde bir vergi artışına gidilmiş. Bu da Merkez Bankası'nın enflasyon tahminini saptırmış.
    2010 enflasyon hedefi yüzde 6,5. Sürpriz vergi artışı nedeniyle sapma 1puan; hedefle kıyaslandığında yüksek bir sapma. İkinci alıntıya da dikkatinizi çekerim: Bütçe gelirlerinin 2010 yılında 'dolaylı vergiler' yoluyla artırılmasının hedeflendiği saptaması yapılıyor.
    Yani, arabanıza koyduğunuz yakıtın, ya da tükettiğiniz elektrik enerjisinin fiyatı artabilir iması var.
    Farklı bir ifadeyle, enflasyonu yukarıya itecek olası bir gelişmeden üstü kapalı söz ediliyor.
    Raporda maliye politikasına ilişkin sadece 'saptamalar' var. Oysa ortadaki 'durum' ve enflasyondaki yükseliş çok daha fazlasını gerektiriyor. En azından şu: "2001 krizini takip eden birkaç yıl boyunca, asıl önemli olan kamu borcunu bir an önce azaltmaktı. Bu çerçevede mali disiplinin nasıl sağlandığı ikincil plandaydı. Kamu borcunun geldiği düşük düzey ve risk primindeki çarpıcı azalma dikkate alındığında, artık mali disiplinin nasıl sağlandığı büyük önem arz etmektedir. Farklı bir ifadeyle, mali disiplinin kalitesine dikkat edilmesi, enflasyonla mücadele açısından olmaz olmazdır." Mesela, elbette.
    Oysa raporda yer alan 'uyarı' şu (sayfa 87): "Önümüzdeki dönemde mali disipline ilişkin taahhütlerin güçlendirilerek borç çevirme oranlarının OVP'de belirtilen projeksiyonlar doğrultusunda makul düzeylere indirilmesi büyük önem taşımaktadır." Merkez Bankası'ndaki dostlar kusura bakmasınlar; bu çok yetersiz. Korkarım para politikasının kredibilitesi ve faiz politikasının geleceği açısından kendilerini zora sokuyorlar.

    Bu yazı 12.04.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır