Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Çöpe gitmesi gereken teoriler

    Fatih Özatay, Dr.05 Nisan 2010 - Okunma Sayısı: 822

     

    Nobel ekonomi ödülüne sahip Amartya Sen 'kimlik ve şiddet' adlı kitabının 'kültür ve esaret' bölümünde kültürel genellemeler hakkında şöyle diyor: "Böyle genellemelerin popüler inançta ve gayri resmi iletişimde çok yaygın olduğu kolaylıkla görülebilir. Üstü örtük ve çarpıtılmış inançlar çoğu zaman ırkçı şakalara ve etnik kara çalmalara konu olmakla kalmazlar, bazen kendilerini büyük teoriler olarak da dışa vururlar. Kültürel önyargılar ile sosyal gözlem arasında (ne kadar sıradan olursa olsun) rastlantısal bir korelasyon söz konusuysa, buradan bir teori doğar ve bu rastlantısal korelasyon ardında hiçbir iz bırakmadan yok olduğunda bile, bu teori ölmeye razı gelmeyebilir."
    Sen, bölümün girişini şu saptamayla bitiriyor: "Teorilerin fiilen gözlemlenebilen olgusal dünyaya oldukça karşı koyabilen- kendilerine özgü bir yaşamları vardır." (Optimist Yayınları, 2010). Verdiği birkaç örnekten biri de İngiltere'de İrlandalılar hakkında uydurulan kaba şakaların İrlanda ekonomisinin Avrupa'nın geriye kalanına kıyasla 'geri' düzeyde olduğu dönemlerde gözlenenlerle uyum göstermesi. Oysa İrlanda 1980'lerin ikinci yarısından sonra çok büyük bir atılım yaptı ve kişi başına gelir düzeyi açısından Avrupa'nın en zengin ülkeleri arasına girdi. Ama İrlandalılar hakkındaki o kültürel klişeler ortadan kalkmadı.
    Korelasyon başa bela bir 'şey'. En basit tanımıyla iki değişken arasındaki 'ilişkiyi' gösteriyor. İstatistiki bir kavram. Mesela iki değişken aynı yönde hareket ediyorsa ve bu harekette pek bir sapma gözlenmiyorsa, aralarındaki ilişki (korelasyon) kuvvetli ve aynı
    yönlü (pozitif) oluyor. Başa bela olmasının çok sayıda nedeni var.
    Birincisi şu: İki değişken arasında yüksek bir ilişki olması bir nedensellik göstermiyor. Oysa bu ikisi karışabiliyor sıkça. Mesela yapılan çalışmalar merkez bankalarının bağımsızlığı ile enflasyon arasında ters yönlü yüksek bir ilişki olduğunu saptıyorlar. Ama şu anlama gelmiyor bu bulgu: "Merkez bankalarını bağımsız yap, bak enflasyon sorunu nasıl hal oluyor". Maliye politikası gevşekse istediği kadar merkez bankası bağımsız olsun, eninde sonunda enflasyonist baskılar artacaktır o ülkede.
    İkincisi, iki değişken arasında gözlenen kuvvetli ilişki, belki üçüncü bir değişken nedeniyle ortaya çıkıyordur ve siz bunu dikkate almıyorsunuzdur. Mesela, bahar aylarında bir şehirdeki kavşaklarda trafik kazaları artıyor olsun. Bu gözlem, "bahar gelince trafik kazaları artıyor" anlamına gelmeyebilir. Zira belki de bahar aylarında başka şehirlerde trafik kazaları artmıyordur. O şehirde artmasının nedeni kavşakların hatalı yapılmış olmasıdır. Aslında kazalar ile hatalı yapılan kavşaklar arasında bir ilişki vardır.
    Basit düzeyde istatistik dersi almayan disiplin sayısı az sanıyorum. Bu dersten biraz aklında bir şeyler kalanlar yukarıda değindiğim temel doğruları bilirler. Gelin görün ki bu basit gerçeklere karşın, basit ilişkilerden büyük sonuçlara hemen atlanabiliyor. Teoriler oluşturuluyor. Türkiye'de de çok yaygın bu olgu. Üstelik Sen'in çok hayati bir konuya ilişkin saptamalarından yukarıda yaptığım alıntıda olduğu gibi, gözlenen korelasyon ortadan kalksa bile o korelasyona dayanan sözde teoriler uzunca bir süre bizle birlikte oluyorlar.
    Yunanistan'da olan bitenin 'kör gözüm parmağına' biçiminde Türkiye'deki çok büyük bir hurafeyi, pardon 'teoriyi' ortadan kaldırması gerekirdi. Öyle olmuyor ama. Uzun bir süre daha 'Merkez Bankası'nın yüksek faiz-düşük kur politikası' hakkında yazılıp çizilecek. Şu sıralar eski yoğunlukta yer almıyor gündemde, ama eli kulağında, faiz artırımları
    başlarsa yine gündeme gelecektir.
    Oysa Yunanistan'da olan bitene şöyle yansız biçimde 'tepeden' bakmak zor mu? Yunanistan ile Almanya'nın merkez bankaları aynı: Avrupa Merkez Bankası. Yani, aynı para politikası geçerli her iki ülkede. Her ikisi de aynı parayı kullanıyorlar: Avro. Buna karşın Yunanistan hükümetinin çıkardığı tahvillerin piyasada oluşan faizi Almanya hükümetinin çıkardığı aynı vadedeki tahvillerden iki kat fazla.
    Yüksek faizin suçlusu olarak merkez bankalarını görüyorsanız, öyle bir 'teoriniz' varsa, bu olguyu anlamak mümkün değil. Ortada tek bir merkez bankası var çünkü. Oysa Yunanistan örneği gösteriyor ki, bozuk maliye politikası (yüksek kamu borcu ve yüksek bütçe açığı) eğer bir ekonomiye duyulan güveni son derece azaltır ve dolayısıyla riski artırırsa, o ülkede faizler çok yüksek olur. Bunun para politikası ile yakından uzaktan ilgisi olmaz. Faizlerin yüksek kalmasına yol açan başka faktörler de olabilir. İlla para politikası değildir yüksek faizin nedeni. Nokta.
    Nokta da, şu 'yüksek faiz-düşük kur' hurafesi bakalım Türkiye'de ne zaman ortadan kalkacak? 20 yıl sonra? Çok mu iyimserim? O zaman; 50 yıl?

     

    Bu yazı 05.04.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır