Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Yunanistan nefes alacak, ama pek rahat olmayacak

    Fatih Özatay, Dr.29 Mart 2010 - Okunma Sayısı: 958

    Geride bıraktığımız hafta Yunanistan açısından oldukça heyecanlı geçti. Hafta sonuna doğru Avrupa Birliği'nin avro bölgesinde yer alan ülkelerin liderlerinin toplantısında alınacak kararlar komşumuz açısından hayati önem taşıyordu. Peki, yapılan açıklamalardan ortaya çıkan kurtarma planı, Yunanistan'a rahat nefes aldıracak mı?
    Kısa cevap şu: Nefes aldıracak da, o nefes alış biçimi çok rahat olmayacak. Bazı tasarım sorunları var. Açmaya çalışayım.
    Hatırlayacaksınız; Yunanistan'ın durumu elbette anlayabildiğim kadarıyla, bu köşede daha önce birkaç kez yer aldı. 2001 krizinde karşı karşıya kaldığımız sorunlardan çok daha ağır değildi komşunun sorunları. Türkiye, krizden hemen sonra yürürlüğe konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile 2001 krizini nasıl yendi ve 2007'ye doğru çok daha istikrarlı bir ekonomi durumuna geldiyse Yunanistan da başarabilirdi. Üstelik komşunun
    bize göre bir avantajı vardı; kullandığı para avro idi.
    Ama başarmak için önce en temel sorunun üstüne gitmesi gerekiyordu; yüksek bütçe açığını ve kamu borcunu azaltacak uzun süreli bir mali disiplin programına ihtiyacı vardı. Yetmezdi; bu programın sürdürülebilir olduğuna herkesi inandırması gerekiyordu. İşte temel sorun da burada ortaya çıkıyordu. Birincisi, açıklanan program aleyhinde gösteriler yapılıyordu; yükselen muhalefete direnebilecek miydi hükümet? İkincisi, geçmişte hem borç, hem de bütçe rakamları makyajlanmıştı. Bu sefer de aynı oyun oynanabilir miydi?
    Yemin billah "bu sefer ciddi olunduğu, artık tövbe edildiği" açıklansa da bu sefer üçüncü bir sorun vardı. Yunanistan'ın borçlanma faizleri sürekli yükseliyordu. Bu durum, zaten sorunun temeli olan yüksek kamu borcunun ileride daha da yükselmesi demekti. Üstelik bu çok olumsuz bir dinamik oluşturuyordu. Borcun sürdürülebilir olmadığı düşünülüyorsa, Yunanistan hükümetinin tahvillerini satın almak için daha yüksek faiz talep ediliyordu. Daha yüksek faiz ise borcu bir dönem sonra daha da artırdığından, borç daha bir sürdürülemez hale geliyor ve faiz daha da yükseliyordu.
    Bunu kırmak için tek şans, şu anda geçerli olan faizden daha düşük faiz ile ve önden yüklü biçimde alınacak bir dış kredi desteği idi.
    İşte burada önemli bir sorun ortaya çıkıyordu. Vaktiyle sorumsuzca harcama yapmış ve bunu üstelik saklamaya çalışmış bir ülkeye AB tarafından destek verilmesi, ileride başka üye ülkelerin de benzer yolu denemelerine yol açabilirdi. Bu durumda tek çıkar yol olarak IMF desteği kalıyordu. Yunanistan da bir IMF üyesi olduğuna göre, her üye gibi IMF'den destek isteme hakkına sahipti. Üstelik IMF desteği, inandırıcılığa ilişkin olarak yukarıda değindiğim iki sorunu ortadan kaldıracaktı. IMF'nin bu konulardaki uzmanlığı ve ciddiyeti, Yunanistan'ın uyguladığı maliye politikasının sıkılığı hakkında piyasalara güven verecekti. Ama bu durumda da AB'nin ortak para birimi bölgesi, ortak para biriminin uzun süreli sürdürülebilirliği açısından yara almış olacaktı; kendi göbeğini kesemediği kanıtlanacaktı.
    Bir yandan AB'nin ağır toplarından gelen çelişkili açıklamalar, bir yandan Avrupa Merkez Bankası Başkanı'nın olumsuz açıklamaları, diğer taraftan IMF'ye gidememek Yunanistan'ın durumunu oldukça sevimsiz bir hale sokmuştu. AB liderlerinin toplantısından sonra yapılan açıklamalar tümüyle olmasa da bu belirsizlikleri azalttı. Şöyle:
    Birincisi, Yunanistan'a karma bir destek söz konusu olacak. Kredi desteğinin miktarı tam olarak açıklanmamakla birlikte (25 milyar avro civarında olacağı tahmin ediliyor), bunun yarısından fazlası AB'den, ama piyasa faizlerinden ve 'ihtiyaç doğarsa (piyasadan borçlanamazsa)' gelecek.
    Geriye kalan kısmı da IMF tarafından sağlanacak. Ayrıca, Yunanistan'ın şu andaki kredi notunun düşüklüğü nedeniyle ortaya çıkan bir sorun vardı: Avrupa Merkez Bankası'na vereceği teminatlar karşılığında kısa vadeli kredi desteği almasının önündeki engeller de Trichet'nin yaptığı açıklama ile ortadan kalktı.
    Peki, şu ana kadar yapılan açıklamalardan öğrendiklerimiz Yunanistan'ın derdine deva olacak mı? Planın en temel sorunu olarak AB'den gelecek desteğin pek de destek olmaması gösterilebilir. Çünkü bu destek ihtiyaç duyulursa devreye girecek ve piyasa faizlerinden (yüksek faizden) olacak. Böyle önemli bir konuyu koşula bağladığınızda piyasalara yeterince güvence vermediğiniz gibi, bir de üzerine gidecekleri (test edecekleri) bir 'imkân' sunmuş oluyorsunuz onlara. Ama eğer IMF'den aktarılacak kredi miktarı daha fazla olur ve daha erken komşunun hesaplarına geçerse bu olumsuz olasılık azalır. Üstelik IMF kredileri piyasa faizlerinden daha uygun koşullarla veriliyor. Göreceğiz.

    Bu yazı 29.03.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır