Arşiv

  • Mayıs 2024 (4)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Şimdi bu kur meselesine nasıl bakalım

    Güven Sak, Dr.05 Ağustos 2010 - Okunma Sayısı: 1166

    Eskiden böyle olmazdı. İçeride sinirler siyasi alacak-verecek davalarından gerilmeye başlayınca döviz kuru, zembereğinden boşanıverirdi. Ama bakın şimdilerde pek de öyle olmuyor. Yüksek Askeri Şûra etrafında pazarlıklar devam ederken Türk Lirası, usul usul değer kazanmaya devam ediyor. O, değerlendikçe ya da nominal olarak bakıldığında, hep aynı yerde kaldıkça diyelim isterseniz, ihracatçılar huzursuzlaşıyor. Onlar huzursuzlaştıkça, konuyla ilgili bakan da bir telaşla arada bir kendini kaybediveriyor. Şenlikli oluyor. Şimdi buna nasıl bakmak lazım? Türk Lirası, içerideki yoğun pazarlıklara karşın neden değer kaybetmiyor? İhracatçılar, Türk Lirası'nın bu 'siyasi gelişmeler karşısındaki' aldırmaz tavrına neden bu kadar sinirleniyor? Herkes neden dönüp dönüp Merkez Bankası'na kızıyor? Merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. İsterseniz bu kez sondaki sorudan başlayalım: Herkes bu günlerde neden dönüp dönüp Merkez Bankası'na kızıyor? Gayet basit bir nedenle herkes Merkez Bankası'na döviz kurunu, yani liranın yabancı paralar karşısındaki değerini, neden belli bir nominal büyüklükte tutamıyor diye kızıyor. Halbuki bankanın öyle bir açıklaması yok. Böyle bir amacı yok. Ülkenin kur politikası Türk Lirası'nın yabancı paralar karşısındaki değerinin belli bir nominal büyüklüğe sabitlenmesine dayalı değil. Üstelik böyle bir sabit kur rejimine geçme kararını vermeye, banka yetkili değil. Konu ile ilgili yetki hükümette. Demek ki neymiş? Ortadaki hal bir nevi "Kızını dövmeyen dizini döver" haliymiş. Önce bunun altını çizmekte fayda var. Peki, ihracat lobisi neden bu günlerde liranın yabancı paralar karşısındaki nominal değerinin azıcık erimesinin, bir dolara daha fazla lira verilmesinin daha iyi olacağına inanıyor? Bu durumda, dışarıya satılan her bir dolarlık mal için daha fazla lira almak mümkün olacağı için elbette. Geçenlerde TEPAV'ın 'AB Pazarındaki İhracat Kayıpları' raporunun pek güzel gösterdiği gibi, ihracat pazarlarımızda rekabet kızışmış durumda. Hâlâ anlamayanlara bir daha tekrar edeyim: Rapor esasen adamlar dışarıdan daha çok mal alırken bizim o ticaretteki payımızın azalması ile alakalıydı. Bu durumda ne oluyor? İhracat yapan şirketlerimizin kâr marjları aşağıya doğru düşüyor. Üstelik TEPAV iktisatçılarının yaptığı hesaplamalara göre ihracat pazarlarındaki rekabet yalnızca AB pazarı için de söz konusu değil. Rekabetin asıl büyüğü Ortadoğu pazarı için yapılıyor. "Yok, anacım, bizde eksen kayması yok" denilenin aslı, bu günlerde AB ülkeleri için de söz konusu sizin anlayacağınız. Onlar da daha fazla Ortadoğu pazarları ile ilgileniyorlar. Neden? Gayet basit bir nedenle krizin ortasında her yer ateş çemberiyken büyüme ihtimali olan pazara ne olur? Herkes malını satmak için oraya hücum eder. Geçen yıl tam da bu konunun altını çizdiğimi hatırlıyorum. Size bu sütunlarda Katar'ın 2009 yılı büyüme projeksiyonlarını göstermiş, imkânın altını çizmiş sonra da "Ama unutmayın şimdilerde bu grafiğe herkes her dilde bakıyor" demiştim. O vakit, konu şuydu: İhracat pazarlarında artan rekabet için ihracatçılara akıllı destekler icat etmek lazımdı. Ama olmadı. Neyse lafı uzatmadan konuya döneyim. İhracatçıların canını yakan öncelikle kur değil, artan rekabettir. Artan rekabet ihracatçılarımızı pazarların dışına atmakta, kâr marjlarını eritmektedir. Sıkıntının kaynağının nerede olduğunu doğru tespit etmekte fayda vardır. Peki, liranın değer kaybetmesi ne sağlar? İhracatçı kazandığı her dolar için daha fazla lira alacağından, lira cinsinden gelir akımı azalmaz, artar. Böylece lira cinsinden giderlerini, en başta işgücü olmak üzere, daha kolay karşılayabilir. Ama giderler de yabancı para cinsinden olursa işi zordur. Demek ki ortada üretim yapısına göre iki tür ihracatçı olabilir. Girdileri lira cinsinden olanlarla girdileri yabancı para cinsinden olanlar. İlki kazanır, ikincisi kazanamaz. Gerçek elbette bu ikisinin arasındadır. Ama varsayım düşünmeyi kolaylaştırmaktadır. Demek ki neymiş? Liranın değer kaybı girdileri lira cinsinden olan ihracatçıların ihracat pazarlarında karşılaştığı rekabetin getirdiği kayıpları geçici bir süre için hafifletebilir. Kurun bir etkisi vardır yani. Merkez Bankası devreye girsin, lira değer kaybetsin diyenlerin derdi aslında 'ihracatın desteğe ihtiyacı olduğunu' söylemektir. "Kardeşim, onu öyle söylesenize! Lafı niye eğip büküyorsunuz." Ve haklıdırlar da. Peki, dipten gelen bu kadar tartışmaya karşın, lira neden değer kazanmaktadır? AB ülkelerindeki uzatmalı kriz Türkiye'nin ihracatını olumsuz etkilemekte ve ülkemizde iktisadi toparlanmayı yavaşlatmaktadır. Bunu yılın ikinci yarısında daha açık hissedeceğiz. Bu, olumsuz etkidir. Ama aynı AB ülkeleri krizde gelişmekte olan ülkelere yönelik fon akımlarını artırmıştır. Türkiye, vadesi göreli olarak, kısa da olsa, son dönemde, dışarıdan kaynak girişine maruz kalmaktadır. Gelenler burada yatırım yapmak için yabancı parayı verip lira almaktadırlar. Lira talebi böylece artmaktadır. Lirayı diri tutan budur. Şimdi kur serbestçe piyasada belirleniyorsa, ülkeye fon girişi serbestse, yabancılar gelip yerli finansal varlıklara yatırım yapabiliyorlarsa, sistem böyle ise Merkez Bankası ne yapsın? Ama bu, soruya tam cevap değildir. Yabancılar belli bir risk algısı dahilinde esasen portföy yatırımları ile manevra kabiliyeti yüksek bir biçimde de olsa, Türkiye'ye gelmektedirler. Bu nedir? Türkiye'nin otuz yıl önce serbest piyasa yönünde verdiği kararın devamlılığına duyulan güvendir. Otuz yıl önce çalınan maya tutmuştur. Özal reformları geri döndürülemez noktayı çoktan geçmiştir. Bunu akılda tutmakta fayda vardır.

     

    Bu köşe yazısı 05.08.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır