Arşiv

  • Mayıs 2024 (4)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Bağdat'ta elektrik hâlâ günde beş saat

    Güven Sak, Dr.07 Ağustos 2010 - Okunma Sayısı: 1362

    "Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Irak'ta neden başarısız oldu?" diye merak edenlerin geçen ay elektrik talebiyle gösteri yapanlara bakması gerekiyor. Başarısızlığın Irak'ta iki adı var bu günlerde: Biri 'kahraba' (elektrik), öteki ise 'amn' (emniyet). Dışarıdan bakanlar çoğunlukla güvenlik meselelerine takılıyorlar. Nasıl takılmayalım? Her yerde bir bomba patlıyor. Ama Irak'ta meselenin halkın gündelik yaşamıyla ilgili somut bir yönü de var. Amerikan işgalinin neredeyse sekizinci yılında Bağdat'a hâlâ günde beş saat elektrik verilebiliyor. O da gün boyu aralıklarla. Bu ağustos ayında Bağdat'ta hava sıcaklığı 50 derece olacak. Ve günlük elektrik istihkakı temmuz ayında günde beş saatmiş. Şimdi Obama'nın Irak'tan neden bir an önce gitmek istediğine bir de bu açıdan bakalım isterseniz. Merak edenleri aşağıya bekleriz.

    Ben Irak'ın başkenti Bağdat'a ilk kez 2004 yılında gittim. Dönem daha 'Koalisyon Geçici Yönetimi' (CPA) dönemiydi. Bakın hâlâ eski pasaportlarımdan birinde CPA damgası bulunuyor. Dönem Paul Bremer'ın her şeye karar verdiği dönemdi. Irak ordusu her ne akılsa ona uyularak dağıtılmıştı. Bremer, Irak'ı kurtarıyormuş gibi yapıyordu. O dönemde aklımda kalanlardan biri de ışıksızlıktı. Güvenli bölgede bir otelde öğle yemeği yemeye çalışırken elektriğin birkaç kere gidip geldiğini sonra da bir gidip bir daha gelmediğini hatırlıyorum. O dönemde Irak'ta hiçbir şey güvenli değildi. Ama o dönem bu işin başlangıcıydı. ABD tam da bu ortamı değiştirmek için Irak'a geldiğini söylemiyor muydu? Ama bakın sekiz yılın sonunda hâlâ Irak'ın elektrik meselesini bile çözemedi Amerikalılar. Zaten orada da tam öyle diyorlar: "Ay'a adam göndermeyi biliyorlar ama bizim eve elektrik getiremiyorlar" diyorlar. Sizin anlayacağınız ABD'nin işi Irak'ta zaten zordu ve de neticeye bakarsanız elektrik sağlama işinde bile başarısız oldu. Geçenlerde size demiştim galiba: Retoriğe değil, neticeye bakmak gerekir. Aslında çıtayı buraya Iraklılar yükseltmedi. Çıtayı yükseltenler Amerikalılardı. Elektrik Irak'ta Saddam Hüseyin döneminde de yoktu. Zannetmeyin ki o dönem bir 'Asr-ı Saadet'ti. Değildi. O vakit de bu ülkeye elektrik tayınla verilirdi. Hatırlayın bizim eski 'elektrik kısıntısı' günlerini. Biz ona elektrik kısıntısı diyorduk ama o aslında elektrik tayınlamasıydı. Benim kuşağım için 'elektrik kısıntısı' normaldi. Ama bakın bu günlerde şu haldeyiz: "O kadar sıcakta, Bağdat'ta klimasız ne yapıyorlarmış acaba?" Eskiden Türkiye'de elektrik kısıntısı yapılırken ne yapılırdı hatırlayanınız var mıdır? Hatırlayalım ki, Irak'ta olanı yerine yerleştirebilelim. Zaten ben hep diyorum: Iraklıların ne çektiğini Amerikalılar anlayamaz, olsa olsa biz anlarız. Daha kısa bir zaman önce biz de öyleydik. Öyle değil mi? Gelin Türkiye'nin o dönemini bir hatırlayalım: Şeffaf bir biçimde bir kısıntı listesi yayımlanırdı. Hangi saatlerde elektriğin kesileceği bize belirtilirdi. Mesela, pazar akşamüstü bizim semtte olmazdı, hangi sevdiğimiz diziyi kaçıracağımızı önceden bilirdik. Hayat o zamanlar öyleydi. Saddam Hüseyin döneminde ve de şimdilerde ise Irak'ta birinci farklılık şuydu: Elektriğin hangi saatlerde kesileceği değil, hangi saatlerde verileceği duyuruluyor orada. Bu Saddam döneminde de böyleydi ve hâlâ da böyle. İkinci olarak ise elektrik tayınlaması her bölgede farklı uygulanıyor Irak'ta. Bazı bölgelere diğerlerinden 'daha eşit' muamele yapılıyor. İdarecilere kıyak geçiliyor ve onların elektriği kesilmiyor. Ya da buna kesilmiyordu demek lazım. Ama temmuzun 'elektrik isyanları' ile birlikte artık eşit muamele ilkesine geri dönmekten başka çare kalmadı galiba. En son Güvenli Bölge'de de kesintiler başlayacaktı. Amerikalılar başlangıçta çıtayı şöyle yükselttiler. Dışarıdan gelen bir gücün ülkeye iyilik getirmek üzere her bir problemi çözebileceğine ilişkin bir kanaate sahiptiler. Onlar işte böyledirler ya da böyle değildiler ama böyle dediler. Iraklıların gündelik yaşamında sağlanacak bir iyileşmenin ne kadar önemli olduğunun da farkında gibi davranıyorlardı. Milyarlarca doları harcadıktan sonra Iraklıların gündelik yaşamında Saddam dönemine göre belirgin bir farklılık yaratamadılar. Ama başlangıçta yapabilecekmiş gibi yaptılar. Şimdi Iraklılar işte tam da bu noktayı unutmuyor gibi görünüyorlar. Ortadaki vaziyet tam bir "Yutamayacağın lokmayı ısırma" vaziyeti aslında. Sonra iş Irak yönetimlerine devredildi. Irak'ta demokrasi, en azından seçim sistemi, işlemeye başladı. Hükümetler kolay kurulamasa bile kurumlar işlemeye başladı. Ama Iraklıların bir bölümü "Gündelik yaşamımızla ilgili adım atmayan, demokrasi getirmiş olsa ne olacak?" tavrında gibi duruyor bakarsanız. Konuşanlar bu günlerde öyle konuşuyor. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra da böyle olmamış mıydı? İnsanlar gündelik yaşamlarındaki eşit muamelenin özgürlükle taçlanacağını düşünüyorlardı ama bakın o da öyle olmadı. Nedir bu? Biri geldiğinde diğerini sağlamak özel bir nedenle mi zor oluyor? Ne bileyim. Ama bakın öyle gibi duruyor. Peki, Irak'ta neden böyle oluyor? Elbette altyapının eskiliğinden, savaşın getirdiği hidroelektrik santral yıkımlarından ve de elektrik üretim ve dağıtım tesislerine yapılan saldırılardan. Ama sonuç değişmiyor: Dünyanın enerji zengini ülkelerinden biri kendisini aydınlatacak ve de bu sıcak yaz günlerinde serinletecek enerjiyi üretemiyor. Üretse onu götürmek istediği yere tam anlamıyla götüremiyor. Şimdi bu trajikomik bir durum değil mi? Ülke hem enerji zengini hem de enerji fakiri. Bu kez Irak'ta ölüm haberleri 'elektrik isyanı' ile de alakalı olarak geliyor. İş yalnızca Bağdat'la da sınırlı değil. Haziranda Basra'da polisin açtığı ateş bir göstericiyi hayatından etti. Basra'daki gösterinin nedeni yöreye sağlanan elektriğin günde iki saatin altına ineceğine ilişkin açıklamaydı. Haziran ve temmuzda gösteriler farklı yerlerde devam etti. Önce kaçak elektrik sorunu için kampanya vardı. Sonra konu ile ilgili bakan olduğu gibi gitti. Yeni gelen geçenlerde açıklama yapıyordu. 2011 itibariyle Irak'ta 24 saat elektrik verilebilecekti. Yılda 5 milyar dolarlık elektrik yatırımı gerekiyordu. Bu arada bu ağustosta Irak'ta hava sıcaklığı 50 derece dolaylarında olacaktı. Iraklıların işi kolay değildi. Bu durumda ne yapılabilirdi? Yapabilenler kendi jeneratörlerini çalıştırıyorlardı. Mahallelerde, binaların arasında elektrik tellerinden bir ağ vardı. Gökyüzü o tellerin arasından görünüyordu. Kamunun sağlayamadığını son derece düzensiz ve de tehlikeli biçimde özel kanallardan sağlamaya çalışıyordu millet. Diyorlar ki, "Yalnızca bir lamba ve bir de televizyon için elektrik sağlamaya çalışıyoruz". Enerji zengini Irak aynı zamanda enerji fakiri. Size de burada bir bozukluk varmış gibi gelmiyor mu? Bana öyle geliyor. Başkan Obama tevekkeli değil bir an önce oradan gitmek istiyor. Her problemi çözse de o sorumlu olacak. Sorunu çözmede zorlandıkça başarısızlık olduğu gibi üstüne kalacak. Millet Saddam dönemini olduğu gibi unutacak, "nerede benim elektriğim" diyecek.

     

    Bu köşe yazısı 07.08.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır