Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Olguları görmezden gelmek

    Fatih Özatay, Dr.05 Ağustos 2010 - Okunma Sayısı: 870

    Enflasyon hedeflemesi rejimi uygulamamıza ilişkin bir yazı dizisine başlamıştım. Pazar ve pazartesi günleri bazı saptamalara yer verdim. Bugünlük diziye ara veriyorum. Pazar günü kaldığım yerden devam edeceğim.


    Ara vermemin nedeni, TEPAV'ın geçen hafta yayınladığı 'AB pazarındaki ihracat kayıpları' başlıklı politika notu üzerinde koparılan fırtına. Reklamın kötüsü olmazmış. Üstelik bu rapor hakkında söylenenlerin ve yazılanların bir kısmı oldukça da eğlendirici. Geçen haftaki 'geleneksel cuma 8.30 toplantısı' TEPAV'da bu nedenle çok zevkli geçti. Tüm bunlar yaptığımız işin hoş tarafı, ama insan tartışma yeteneğimizin ne kadar sığ olduğuna da üzülmeden yapamıyor.


    'Politika notları' daha sonra derinleştirilecek araştırmaların başlangıcını oluştururlar. Bazı saptamalar yapılır. O saptamaların arkasında hangi nedenlerin olabileceği o notlarda kısaca tartışılır. Asıl iş de ondan sonra başlar. Bir politika notu birkaç tane araştırma 'doğurabilir' dolayısıyla.


    Bu raporun beklemediğimiz ölçüde basında yer bulmasının temel nedeni iki noktanın yanlış anlaşılmasıydı. Kısacık bir raporun tam okunmaması, okunsa bile yanlış anlaşılması ve hemen üzerine demeçler verilmesi, yorum yapılması da ilginç. Ümit Özlale ve Ayşegül Dinççağ tarafından kaleme alınan rapora ilişkin bu tür yanlış anlaşılmalardan kaynaklanan yorumlar genellikle şu sıralar Merkez Bankası'na 'tam saha baskı' uygulamakla meşgul olan kesimlerden geldi. Belki bu meşguliyet, o yanlış anlaşılmalara yol açtı.


    İlk yanlış anlaşılma, raporda bazı veriler incelendikten sonra yapılan şu saptamalardan kaynaklanıyor: "Dolayısıyla, AB'ye ihracatta kur dinamiklerinin etkili olduğu savı, en azından kriz öncesi ve sonrasını kapsayan dönem için desteklenmemektedir." Sonra devam ediliyor: "Bu bulgular, AB pazarındaki ihracat kayıplarının sadece kur etkisi ile açıklanamayacağını, diğer yapısal faktörlerin de burada etkili olabileceğini desteklemektedir."


    Bu ifadelerde döviz kurunun ihracatı etkilemeyeceği sonucunu herhalde çıkarmamak gerekir. Başka faktörlerin de (dış talep, uzun dönemli ihracat stratejilerinin geliştirilmesi, ihracata kaynak aktarılması gibi) etkili olabileceği ve bazı dönemlerde bu faktörlerin daha ağır basabilecekleri ifade ediliyor sadece.


    İkinci yanlış anlaşılma 'eksen kayması' tanımlamasından kaynaklanıyor. Rapor hakkında verilen olumsuz demeçlerin çoğu bu tanımlamaya odaklanmış zaten. Oysa raporda eksen kayması olumsuz bir anlamda kullanılmıyor. İki farklı eksen kaymasından bahsediliyor.


    İlki AB'nin dışarıdan ithal ettiği malların pazar payının artması. Yani, AB'nin bu anlamda ekseninin kaymış olabileceği, fakat Türkiye'nin bundan yararlanamadığı söyleniyor. İkincisi, bir politika tepkisi olarak, AB pazarı daraldığı için Türkiye'nin ihracatta başka pazarlara yöneldiği söyleniyor. Ne var bunda?


    Elbette yazılan bir raporu herkesin beğenmesi, "aman ne iyi yaptınız, elinize sağlık" demesi gerekmiyor. Ama verilerden yola çıkarak yapılan bazı saptamalar, sonuçta olguları gözler önüne seriyor. O olgular sizi rahatsız edebilir. Bu durumda nasıl davranacağız; olguları yok mu sayacağız? Ne yapalım ki, herhangi bir ekonomi politikası tasarlamak için önce olguları ortaya koymak gerekiyor. Biz daha olgularda anlaşamıyoruz.

     

    Bu köşe yazısı 05.08.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır