Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Enflasyon tahminlerinin önemi

    Fatih Özatay, Dr.30 Ağustos 2010 - Okunma Sayısı: 1030

     

    Merkez Bankası (TCMB) her enflasyon raporunda ileriye yönelik enflasyon tahminleri veriyor. Bu tahminler raporun hazırlandığı dönem itibariyle üç yıllık bir dönem için yapılıyor. Bu döneme 'tahmin ufku' deniliyor. Şu alıntı son enflasyon raporunun doksan yedinci sayfasından alınma:

    "Bir önceki bölümde yer alan varsayım ve öngörüler doğrultusunda güncellenen tahminlere göre, yılın kalan döneminde çıkış stratejimizde öngörülen tedbirlerin büyük ölçüde tamamlandığı, politika faizlerinin ise bir süre daha mevcut düzeylerde tutularak 2011 yılı içinde sınırlı bir artış gösterdikten sonra tahmin ufku (üç yıl) boyunca tek haneli düzeylerde kaldığı varsayımı altında; enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2010 yılı sonunda yüzde 6,5 ile yüzde 8,5 aralığında (orta noktası yüzde 7,5), 2011 yılı sonunda ise yüzde 3,6 ile 7,0 aralığında (orta noktası yüzde 5,3) gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Enflasyonun 2012 yılı sonunda ise yüzde 5 düzeyine düşeceği öngörülmektedir."

    Dikkat ederseniz, bir 'olsa olsa' ya da  "abi yüzde 50, 50; kesin yani" yaklaşımı yok, bilimsel bir öngörü izlenimi var: Yapılan öngörünün hangi koşullar altında geçerli olduğu belirtiliyor. Bir 'nokta' tahmin verilmiyor; aksine tahminin bir üst, bir de alt sınırı var ve bir olasılıktan söz ediliyor. Üstelik TCMB'nin belirlediği kısa vadeli faizin (politika faizinin) nasıl bir yol izleyeceği hakkında okuyucu bilgilendiriliyor ve enflasyon tahminini öyle değerlendirmesi bekleniyor. Arka planda teknik bir model ve uzman görüşleri olduğu anlaşılıyor.

    TCMB'nin yayınladığı tahminlerin iki temel önemi var. Birincisi, merkez bankalarının politika faizlerini değiştirmeleri ile aniden sihirli bir değnek deyip, enflasyon merkez bankalarının arzu ettikleri yolu izlemeye başlamıyor. Etki, bir süre sonra ortaya çıkıyor. Zamanla bu etki giderek güçleniyor, sonra da zayıflıyor.

    Dolayısıyla, bugün değişen faizler aylar sonraki enflasyonu etkiliyor. Bu durumda aylar sonraki enflasyonu merkez bankalarının öngörmesi gerekiyor ki ona göre şimdiden faiz tepkisi versinler. İster enflasyon hedeflemesi uygulasınlar, isterlerse başka bir para politikası rejimi, sonuçta piyasa ekonomilerinde merkez bankaları gelecekteki enflasyonu tahmin ederek karar almaya çalışıyorlar. Dolayısıyla, bu tahminler ne kadar sağlıklıysa, onlara dayanılarak alınan faiz kararları da o kadar sağlıklı olacak.

    Tahminlerin ikinci önemi şu: Fiyatlar durup dururken artmıyor. Enflasyonun çeşitli nedenleri var. Bunların önemlilerinden bir tanesi de bekleyişler. Hepimiz ileriye yönelik bir dolu karar alıyoruz. Bu kararların önemli bir kısmı da gelecekteki ücretimiz, ödeyeceğimiz kira, vadeli satacağımız malın fiyatına koyacağımız vade farkı, alacağımız kredide ödeyeceğimiz faiz, mevduat ya da tahvil tutmaktan elde edeceğimiz faiz kazancı ile ilgili.

    Kira yıllık olarak yüzde 5 mi artsın 10 mu? Konut kredisi aldım; yıllık yüzde 15 faiz yüksek mi, yoksa yüzde 10 mu ödemeliyim? Mesela, enflasyonun yüzde 1 olacağı bir ekonomide kira ödeyen için yüzde 5 kira artışı çok kötü, enflasyonun yüzde 15 olacağı bir ekonomide kira artışının yüzde 10 olması ise gayet güzel bir anlaşma. Dolayısıyla, ileriye yönelik aldığımız bu tür kararların bize 'gerçek (reel)' maliyetini ya da getirisini değerlendirebilmek için bir 'metreye' ihtiyacımız var.

    Bu 'metre'nin adı enflasyon. Ama bugünkü enflasyon değil; gelecekteki enflasyon. Bu tür anlaşmaların vade bitiminde geçerli olacak fiyat artışını bilmeliyim ki, imzaladığım sözleşmelerde zarara uğramayayım. Merkez bankalarının yayınladıkları enflasyon tahminlerinin işte ikinci önemi burada ortaya çıkıyor. Bu tür sözleşmeleri imzalayanların, yani çoğumuzun ileriye yönelik enflasyon bekleyişleri 'şekillendirilmek' isteniliyor. O tahminlere ne kadar güvenirsek, o tahminler çerçevesinde sözleşme imzalayacağız.

    Burada önemli bir nokta var: Bu tür sözleşmeler sonuçta ekonomideki mal ve hizmet üretimindeki maliyetleri, yani fiyatları etkiliyorlar. Farklı bir ifadeyle, merkez bankaları enflasyonla mücadele ederken gelecekte tahmin ettikleri enflasyona yönelik olarak faiz kararlarını alıyorlar. Öte yandan tahmin ettikleri enflasyon inandırıcı ise ekonomik birimler o tahminlere uygun biçimde kararlar alıyorlar. Böylelikle, gelecekteki maliyetler ve dolayısıyla gelecekteki enflasyon da üç aşağı beş yukarı bu tahminler çerçevesinde belirlenmiş oluyor.

    Ne alâ, değil mi? Sürdüreceğim.

     

    Bu köşe yazısı 30.08.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır