Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Temel göstergeye değil de TÜFE'ye tepki vermek

    Fatih Özatay, Dr.26 Ağustos 2010 - Okunma Sayısı: 1042

    Sürdürdüğüm yazı dizisi hakkında bir arkadaşımdan mektup aldım. Yeni bir akademik çalışmaya dikkat çekiyor. Bu nedenle, enflasyon tahminleri ile ilgili sorunları tartışmayı bir sonraki yazıma bırakıyorum. O çalışmanın temel bulgusunu daha iyi değerlendirebilmek için, yazı dizisindeki saptamaları bir kez daha vermek istiyorum.

    Birincisi: Enflasyon hedeflemesini 'açık' biçimiyle uygulamaya başladığımızdan beri ne yazık ki hedeflere yaklaşmakta başarısız olduk. Ortalamada, hedefin üç puan yukarısında kaldı gerçekleşme. Ayrıca, enflasyon atalet kazandı. Uzun bir süredir yüzde 5-11 aralığında dalgalanıyor. Her türlü olumlu faktöre rağmen 2009'da ancak yüzde 6.5'e düştü. Ama iki ay sonra da yüzde 10'a çıktı. Dolayısıyla, yüzde 5-6 arasında bir enflasyonu, biraz da zorlayarak kabul edecek bile olsak, bu düzey kalıcı olmuyor.

    İkincisi: Enflasyon yüksek düzeylerde gerçekleşse bile, eğer (H ve I enflasyon göstergeleri gibi) temel göstergelerle ölçülen enflasyon, hedefle uyumlu olacak kadar düşük bir düzeyde ise, bu durumu, 'enflasyonun ana eğiliminin hedefle uyumlu' olduğu şeklinde yorumluyor TCMB. Ana eğilimde bir sorun olmadığı için de faiz tepkisi vermiyor.

    Üçüncüsü: Enflasyon, bir türlü temel göstergelerle ölçülen enflasyona yakınsamıyor. 2006'nın başından bu yana her ay gerçekleşen ortalama yıllık enflasyon yüzde 8.8 olmuş. Oysa aynı değer H göstergesinde yüzde 6.7, I göstergesinde ise yüzde 6.1. Arada büyük fark var. Üstelik, yine 2006 başından bu yana enflasyon sadece ortalamada değil, her ay, temel göstergelerle ölçülen enflasyonun yukarısında kalmış.

    Dördüncüsü: H ve I temel göstergelerindeki olumlu gidişata bakıp enflasyon hedeften yüksekse bile TCMB'nin faiz tepkisi vermemesi, birinci saptamanın ışığında doğru görünmüyor.

    Beşincisi: H ve I temel göstergeleri, çeşitli gıda ürünlerinin yanı sıra, fiyatları kamunun şu ya da bu biçimde kontrolünde olan ürünleri dışlıyor. Dolayısıyla, bütçe açığı artma eğilimi gösterdiğinde, en kolay yoldan bu açığı azaltmak için artırılan dolaylı vergiler, çeşitli mal ve hizmetlere yapılan zamlar, H ve I temel göstergeleri ile ölçülen enflasyonda bir değişiklik yapmıyor. Oysa enflasyon bu tür vergiler ve zamlar nedeniyle artıyor. 2006'dan bu yana, enflasyon ile temel göstergelerle ölçülen enflasyon arasında oluşan ve üçüncü maddede belirttiğim büyük farkın nedenlerinden biri de bu. TCMB'nin bu tür uygulamalara tepki vermemesi, hatta bu uygulamalarla enflasyonun hedeften sapacağının belli olmasına karşın faiz indirmesi doğru değil. Dahası kabul edilemez.

    Altıncısı: İkinci, dördüncü ve beşinci maddede belirtilen uygulamaların üçüncü maddedeki farklılığın ortaya çıkmasında ve dolayısıyla birinci maddedeki temel sorunun gerçekleşmesinde önemli bir rolü var.
    Peki, ne yapmak gerekiyor? İki alternatif var:

    Birincisi: Yeni bir temel gösterge oluşturabilir TCMB. Bu gösterge hiçbir şekilde kamunun fiyatlarını şu ya da bu biçimde etkilediği mal ve hizmetleri dışlamaz. Ya da mevcut temel göstergelerden, bu mal ve hizmetleri dışlamayan bir tanesi kullanılabilir.

    İkincisi: İlk alternatif mali disiplini çok kalitesiz yollardan sağlayan ve dolayısıyla enflasyonu artıran politikalara tepkisiz kalınmasını önlese de, dördüncü maddedeki uygulamanın sürmesine izin vereceği için, bir süre sonra üçüncü maddede değinilen farklılık ve dolayısıyla birinci maddedeki temel sorun tekrar ortaya çıkabilir. Bu durumda, ikinci alternatif, kökten sorunu halletmektir. Bu da herhangi bir temel göstergeye değil de, tüketici enflasyonunun kendisine tepki vermektir.

    Peki, yazının başında sözünü ettiğim akademik çalışmanın temel bulgusu ne? Önce bu çalışmanın 'çok taze' olduğunu belirteyim. Bu ay içinde günışığına kavuşmuş durumda. Yükselen piyasa ekonomilerinde enflasyon hedeflemesi uygulayan merkez bankalarının herhangi bir temel göstergeyi değil de tüketici enflasyonunu hedeflemesinin nasıl toplumca daha arzu edilen sonuçlar doğuracağını gösteriyor.

    Diyebilirsiniz ki biz zaten tüketici enflasyonunu hedefliyoruz. İlk bakışta doğru gibi, ama yukarıda özetlediğim saptamalar ışığında iş öyle değil: Tüketici enflasyonuna tepki vermeyip temel göstergelere tepki verince, fiilen temel göstergeyi hedeflemiş oluyoruz.

    Meraklısı için sözünü ettiğim yazı ağustos 2010 tarihinde NBER'den 16290 numara ile çıktı. R. Anand ile E. Prasad tarafından kalem alınmış: www.nber.org/papers/w16290 adresinden ulaşılabilir.

     

    Bu köşe yazısı 26.08.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır