Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Çelişkinin böylesi

    Fatih Özatay, Dr.09 Eylül 2010 - Okunma Sayısı: 995

    "Ben olsaydım bu gelişmeleri 'dert' ederdim" cümlesiyle bitmişti bu köşedeki son yazı. 'Benim' dert etmem çözüm açısından bir işe yaramıyordu elbette; sözüm ekonomi yönetimineydi. Salı günü açıklanan sanayi üretimi ile 'dert edilmesi' gereken gelişmelere bir yenisi daha eklendi.

    Temmuz ayına ait sanayi üretimi sevimsiz bir düzeyde gerçekleşti. Mevsim etkisinden arındırılmış değerlere göre bir ay öncesine kıyasla sadece yüzde 0.2 oranında artış var. Kaldı ki bir ay öncesi değer
    kendinden öncekinden yüzde 2.1 oranında daha düşük. Kriz öncesinde gerçekleşen en yüksek üretim değeri 2008'in mart ayındaydı. Şu andaki üretim düzeyi o zirve değerin yüzde 6.2 oranında altında. Aradan geçen süreye dikkat lütfen: Tam yirmi sekiz ay. Bunca zamandır hâlâ kriz öncesindeki üretim düzeyine dönemedik.

    Elbette büyüme hızının yavaşlamakta olduğunu gösteren son gelişmeleri sadece ekonomi yönetiminin değil 'bizlerin' de dert etmesi gerekiyor. Ama bizlerin dert etmesi gereken daha temel gelişmeler oldu son aylarda. Daha temelden kastım şu: Sanayi üretimi ya da işsizlik oranı birer 'görüntü'. Önemli olan bu görüntülerin arkasında neler olduğu. Son yazımda bu görüntülerin arkasında küresel ekonomideki yavaşlama sinyali ile bizim ekonomi politikasındaki atalet olduğunu ifade etmiştim.

    Son gelişmeleri düşününce ekonomi politikasında keşke atalet olsaydı diyeceği geliyor insanın. En yetkili ağızlardan iki açıklama yapıldı. Bu açıklamalar ekonomi politikasındaki durgunluktan çıkılmakta olduğunu gösteriyordu ama olumsuz anlamda.

    İlk olarak, eylül başından itibaren Halk Bankası yoluyla esnafa kullandırılan kredilerin faizini düşürme ve faiz yükünü krediyi alanla Hazine arasında yarı yarıya bölüştürme kararı açıklandı. 2001 krizine giden yolda kamu bankalarına verilen bu tür 'zarar etme görevleri' önemli bir rol oynadı. Bu nedenle bu kararı dert etmemiz gerekiyor.
    Yenilerde ise bu sefer sigorta prim borçlarının affedilmesine (düşürülerek taksitlendirilmesine) yönelik çalışma yapılmakta olduğu açıklaması geldi. Bu tür aflar, birincisi yükümlülüklerini zamanında yerine getirenlere karşı haksızlık yaratıyor ve onlarla ödemeyenler arasındaki rekabeti bozuyor. İkincisi, bu kararlar alındıktan sonra prim geliri artmıyor sosyal güvenlik kurumlarının. Bu düşünceler bana ait değil. Sayın Çalışma Bakanı'nın vaktiyle söylediklerinden mealen aktarıyorum.

    Seçimler nedeniyle dünya üzerinde ilk defa bizde açıklanmıyor bu tür kararlar. Yerkürenin demokrasiyle yönetilen ülkelerinde de var benzer örnekler. Ama vatandaşlarının refahını artırmak yolunda çok önemli mesafe almış ülkeler, demokratik yollardan bu tür uygulamaları azaltmak için önemli kurumsal reformlar gerçekleştirdiler. Kimse dayatmadı. Kendi parlamentoları aldı bu kararları. Neden?
    Çok basit. Çünkü bu tür uygulamalar ekonomideki istikrarı bozuyor. İstikrarın bozulması ise büyümenin ve istihdam yaratmanın önündeki en büyük engel. Son otuz yıl Türkiye'nin yaşadıklarından çok sayıda örnek verilebilir bu tür kararlara ve sonuçlarına dair.

    Şu gerçeği hiç akılımızdan çıkarmamak gerekiyor: Kişi başına düşen gelir düzeyimiz ile AB'deki ya da ABD'deki kişi başına düşen gelir düzeyi arasındaki oransal fark 1960'ta neyse, şimdi de o. Oysa siyasi iktidarların temel görevlerinden bir tanesinin bu farkın kapatılması olması gerek. Elbette hakça bir gelir dağılımı eşliğinde.

    Şu ya da bu siyasi partiye oy verme nedenlerimizin başlıcalarından biri bu. Refahımız artsın, işsiz insan sayısı azalsın istiyoruz. Gelin görün ki, o siyasi partiler işbaşında kalmak ya da işbaşına gelmek için istikrarı bozucu, dolayısıyla refah düzeyimizin artmasını engelleyici uygulamalara gidebiliyorlar. Ne çelişki!

    Okuyucularımın bayramını kutlarım. Bu bayramda gerçekleşmedi, ama ekonomik istikrarı bozucu uygulamalardan arınmış nice güzel bayram dilerim onlara.

     

    Bu köşe yazısı 09.09.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır