Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Referandumdan ekonomi için neler çıktı?

    Güven Sak, Dr.14 Eylül 2010 - Okunma Sayısı: 970

    Şeker Bayramı'nı takiben bu pazar günü yapılan referandumdan güçlü bir evet çıktı. Bana kalırsa, seçmenler genel olarak içinde bulundukları vaziyetten memnun olduklarını ortaya koydular. Hükümet, referandum sürecinden güven tazelemiş olarak çıktı. Neden oldu, nasıl oldu? Ayrı bir mesele ama sonuçta böyle oldu. Peki, ekonomi açısından bakıldığında bu referandumda ortaya çıkan sonuçlar neler olabilir? Gelin bir bakalım.

    Önce ilk nokta: Bu referandumun sonucu, Sayın Başbakan'ın parti aidiyetlerini aşan bir koalisyon oluşturma kapasitesine sahip olduğunu bir kez daha göstermiştir. Diğer becerileri tartışmalı olabilir, ama siyasi yeteneği tartışma dışıdır. Bu yeteneğini bir kez daha kanıtlayan Sayın Başbakan başka partilerin seçmenini belirli meseleler etrafında birleştirip, kendi partisinin tabanını istediği gibi değiştirebilmektedir. Bakın yine olmuştur. Turgut Bey'in "oynak merkez" dediği acaba bu muydu? Bu ilk noktadır, ancak ekonomi ile doğrudan bağlantılı değildir. Şimdi iktidar partisi, Pazar günü sandıkta oluşan bu "referandum koalisyonu"nu 2011 seçimlerine taşımaya çalışacaktır. Hatırlayın geçen referandumu, hani şu Cumhurbaşkanlığı referandumunu, orada yaklaşık yüzde 69 "evet" çıkmıştı. Orada, 2007 yılında sandığa bu koalisyon yüzde 47 olarak yansımıştı. Şimdi benzer bir akıl yürütme ile düşünürsek, buradan tabanı biraz daha değişmiş bir iktidar partisi çıkartabilmek mümkün gibi görünmektedir. Bu kez ortadaki mesaj ise ilginçtir. Türkiye galiba 1970'lerdeki gibi iki partili bir yapıya geri dönmektedir. Merkezdeki yeni inşaat çalışmasının manası galiba budur. Referandum koalisyonunu da bu çerçevede okumakta fayda vardır. MHP'nin baraj altında kalacağı bir 2011 seçimi hedefte (en azından Başbakan'ın hedefinde) görünmektedir. Ağırlıklı olarak, iki partili bir parlamento, yönetimde istikrarın daha güçlenmesi demektir. Her nedense iktisadi aktörler bunu daha çok severler. Bu ortamda, politik (political) belirsizliğin azalacağı bir döneme girerken, politika (policy) belirsizliğinin nasıl seyredeceğini hep birlikte göreceğiz. Bu da ikinci noktadır.

    Gelelim üçüncü noktaya: Ben, bu referandumdaki güçlü "evet" ile birlikte, Türkiye'nin içinde bulunduğu seçim maratonunu üç yıla indirebilme ihtimalinin güçlendiğini düşünüyorum. Seçim maratonu dört yıllık da olabilirdi. Yüzde 58'lik "evet" ile birlikte, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2014 yılında değil de 2012 yılında yapılması ihtimali daha bir güçlenmiştir. Böyle bakarsanız, seçim süresinin kısalmış olması kendi başına bakıldığında ekonomi açısından önemli bir gelişme olarak ele alınmalıdır. Bu dikkat edilmesi gereken üçüncü noktadır.

    Seçim süresinin kısalması neden iyidir? Arka arkaya seçim, her durumda kesenin ağzının açılması, bütçe imkanlarının zorlanması anlamına gelecektir. Bunu daha dün gördük. Yine göreceğiz. Üstelik bu seçimler sırasında bir yandan da "Başkanlık Sistemi" merkezli yeni anayasa gibi önemli değişiklikler, seçim sistemi değişiklikleri gündeme gelecekse, imkanlardaki zorlamanın daha büyük boyutlu olması gerektiği herhalde açıktır. Buradaki tahribatın süresinin kısalması herkes için iyidir.

    Peki, bu kadar kısa sürede bu kadar çok değişiklik olabilir mi? Arada da seçimler yapılabilir mi? Ben ekonominin bugün için göründüğünden daha zayıf olduğunu düşünüyorum. Bankalarımızın ve şirketlerimizin likidite içinde yüzüyor olması ileriye yönelik beklentilerin zayıflığından kaynaklanıyor. Ama bu zayıflık, imkanların zorlanabilmesi için galiba bir alan da açıyor. Bakın ABD ve AB'ye. Olan biraz da budur.

    Burada iki yol var. Ya hedefe yönelik atışlarla bütçe imkanları zorlanabilir, ya da rastgele atışlar yapılabilir. İkinci yol olsa olsa israfı artırır. Mali kural konusunda Sayın Başbakan'ın açıklamasının da gösterdiği gibi bütçe imkanlarının zorlanmaması gibi bir seçenek şimdilik gündemde olmadığına göre, zorlamanın hedefe yönelik atışlarla yapılması daha iyidir. Ama bunun için Türkiye'nin güçlü bir ekonomi vizyonuna ihtiyacı vardır.

    Vizyon edinmek, sorunun yarısını çözer.

    Hadi bakalım, kolay gelsin.

     

    Bu köşe yazısı 14.09.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır