Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    TCMB'nin ilginç kararı

    Fatih Özatay, Dr.06 Ekim 2010 - Okunma Sayısı: 1271

     

    Son günlerde ekonomi politikasına ilişkin en hareketli kurum Merkez Bankası (TCMB). Peşi sıra ilginç kararlar açıklıyor.

    Önce bazı yanlış yorumlara neden olan faiz kararı geldi. Bankalardan borç alma faizini 0.25 puan indirdi. Bunun amacı, bankaları artık kendi aralarında daha çok işlem yapmaya itmekti. Ancak artık ekonomi açısından önemli olan kısa vadeli faiz, TCMB'nin repo ihaleleri yoluyla bankalara ödünç verdiği paranın faizi. Bunda bir değişiklik olmadı; TCMB, repo faizini yüzde 7 oranında sabit tuttu.

    Bu kararın ardından hala çok tartışılan zorunlu karşılık oranlarına ilişkin karar geldi. Lira cinsinden zorunlu karşılıklara faiz ödenmesi uygulaması durduruldu. Özellikle bu karar bankalar açısından sürpriz oldu. Bankaların topladıkları lira cinsi mevduat karşılığında TCMB'de tutmak zorunda oldukları karşılık miktarını belirleyen karşılık oranı da yükseltildi. Bu oran hala küresel kriz öncesindeki düzeyinden aşağıda. TCMB pazartesi günü, karşılık oranını yakında yeniden yükselteceğini (muhtemelen kriz öncesindeki düzeyine getireceğini) açıkladı.

    Zorunlu karşılık oranlarına ilişkin kararlarda 'öküzün altında buzağı aramamak' gerekiyor. Kararların gerekçesi net: Özellikle 2009'un sonlarından itibaren yaşadığımız hızlı kredi genişlemesinin finansal sistem açısından riskli olabileceğini düşünüyor TCMB. Bu risklerin oluşmasını şimdiden engellemeye çalışıyor.

    TCMB'nin en ilginç kararı ise cuma günü açıklanan döviz alım ihalelerine ilişkin kararıydı. Bu karar ilginç bir tasarım ürünü; ilk başta göründüğünden fazlasını içeriyor. Yeni sistem TCMB'ye döviz piyasasında önemli bir esneklik sağlıyor. Buna karşılık döviz piyasasının diğer oyuncularına ise önemli bir belirsizlik getiriyor. Bu belirsizlik, öyle anlaşılıyor ki, bilerek yaratılıyor TCMB tarafından.

    Yeni sistem ve özellikleri kısaca şöyle: Eski sistemde günlük en fazla 80 milyon dolar satın alınabiliyordu. Yeni sistemde 80 milyon dolarlık günlük alımın üzerine rezerv biriktirme amaçlı ek alımlar devreye girebilecek. Haftalık olarak en fazla ne kadar alınacağı ancak hafta başında belli olacak. Dolayısıyla, burada büyük bir esneklik ortaya çıkıyor: Herhangi bir miktarda döviz alınabilir.

    Bir başka esneklik daha sağlıyor yeni sistem. Hafta başında ilave olarak o hafta içinde alınabilecek en fazla rakam açıklandıktan sonra, bu alımın ne kadarının gerçekleştirileceği bilinmiyor. Üçüncü bir esneklik daha var. Pazartesi günü 100 milyon dolarlık ihale açıp, salı ve çarşambayı boş geçip, perşembe günü 400 milyon dolarlık ihale açabilir. Günlük ilave ihale miktarı da önceden bilinmiyor; ihalenin yapılacağı gün belli oluyor.

    Dördüncü esneklik de şu: Bu hafta alınacak en fazla tutar açıklandıktan sonra gelecek hafta ilave alım için hiç ihale açılmayabilir. Sadece gelecek hafta değil belirsiz bir süre aynı olgu geçerli olabilir. Ama ardı sıra açılabilir de.

    Bu karar, mevcut kur rejimini, TCMB isterse, müdahaleci bir sisteme yaklaştırabilir. Açıklanan yeni sistemdeki esneklikler bu ihtimali yaratıyor. Özellikle ilave döviz alım miktarının ne kadar olacağının haftanın başında belli olması, haftanın ilk günü döviz piyasası açısından önemli bir belirsizlik doğuruyor.

    Bugüne kadar uygulana gelen dalgalı döviz kuru rejiminde döviz piyasasına çok seyrek müdahale yapılıyordu. Bu nedenle, günlük müdahale olasılığı çok düşük bir olasılıktı. Oysa şimdi durum değişik: Her pazartesi, o hafta için üstelik yüklü miktarda müdahale yapılma olasılığı olduğu bilinecek. Bunun hakkında ancak pazartesi günü bilgi sahibi olunacak. Bunu tersten de okuyabilirsiniz: Diyelim ki bu pazartesi yüklü miktarda döviz alınacağı açıklandı. Bir sonraki pazartesi hiç döviz alınmayacağı açıklanırsa, bu da (ters yönde) bir müdahale olarak algılanabilir.

     

    Bu köşe yazısı 06.10.2010 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır