Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Geçici-kalıcı döviz girişi ayrımına dikkat

    Fatih Özatay, Dr.10 Ekim 2010 - Okunma Sayısı: 1054

     

    Gelişmiş ülkelerde faizler çok düşük düzeylerde. Tablo 1'de bazı gelişmiş ülkeler ile Brezilya ve Türkiye'nin iki yıl vadeli devlet tahvillerinin getirileri var. Aradaki büyük fark çok açık. Gelişmiş ülkelerin on yıl vadeli tahvillerinin faizleri ise Japonya haricinde yüzde 2.3-2.9 aralığında. Japonya'nınki ise yüzde 0.9 düzeyinde.

    Tablo 1. İki yıl vadeli hazine tahvillerinin faizleri (%)
    Japonya: 0.12
    ABD: 0.34
    İngiltere: 0.62
    Almanya: 0.79
    Brezilya: 11.95
    Türkiye: 8.0 (yaklaşık)

    Finansal sektörü kurtarma operasyonu sırasında, başta ABD Merkez Bankası olmak üzere bu ülkelerin merkez bankaları her önüne gelene para saçtılar. Bu politika, bizim gibi ülkelerin başına önemli dertler açıyor son zamanlarda. Dertlerin başında, açık ki bizim gibi ülkelerin paralarının değerlenmesi var. Beklenmedik sürpriz bir gelişme olmazsa, değerlenme baskısı bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.

    Gelişmiş ülkelerdeki bol likidite ve çok düşük faiz olgusunun geçici olduğu açık. Bir zaman gelecek, bu ülkeler likiditeyi geri çekmeye başlayacaklar ve faizler tekrar yükselme sürecine girecek. Elbette bu sürecin ne zaman başlayacağı belirsiz; zaten bu yazıdaki derdimiz de zamanlama değil. Önemli olan yaşamakta olduğumuz sürecin geçici olması. Ama altı ay, ama bir yıl; sonuçta geçici.

    Şimdi Türkiye gibi büyük ve gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin karşı karşıya kalabilecekleri başka bir olası değerlenme sürecine bakalım: Mevcut gelir düzeyinde bile büyük bir pazarsınız. Bir de gerekli atılımların yapılmakta olduğunu düşünün. Önce kalıcı ekonomik istikrar sağlanıyor, sonra da bir dizi kurumsal reform yapılıyor. Böyle bir ekonominin kişi başına gelir düzeyinin daha da yükseleceği açık. Pazar daha da büyüyecek farklı bir ifadeyle.

    Bu tür ülkelerin temel eğilim olarak bol miktarda yabancı sermaye çekmeleri beklenir. Elbette uluslararası koşullar uygunsa bu ülkelere akan sermaye artar, uygun değilse azalır. Ama sonuçta, bu hareketler sözünü ettiğim temel eğilimi değiştirmezler. Bu tür ülkeler kalıcı olarak cazibe merkezi haline gelirler.

    Sonuçta ortada bazen iç içe geçebilen, ama arkalarındaki nedenlerin farklı olduğu iki ayrı değerlenme süreci söz konusu. Ulusal paraların değerlenmesine karşı yapılabilecekleri düşünürken bu ayrıma dikkat etmek gerekiyor.

    Sermaye kontrolleri tartışılmaya başlandığında, tasarruf açığı veren ülkelerin büyüme hızlarını arttırmaları için dış tasarruflara ihtiyaçları olduğu ileri sürülüyor. Bu nedenle, bu tasarrufların yurtiçine akışını engelleyici kontrollere karşı çıkılıyor. Bu itiraz ilk bakışta haklı gibi görünse de yukarıdaki ikili ayrım çerçevesinde, her zaman doğru olmadığı ortaya çıkıyor.

    Gelişmiş ekonomilerdeki geçici likidite bolluğu ve çok düşük faizlerden kaynaklanan sermaye girişlerinin, sözü edilen büyümeyi arttırıcı dış tasarruf sınıfına girdiği çok şüpheli.


    Bu köşe yazısı 10.10.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır