Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Geçici döviz girişlerine karşı yapılabilecekler

    Fatih Özatay, Dr.11 Ekim 2010 - Okunma Sayısı: 1199

     

    Gelişmiş ülkelerin yarattıkları para bolluğu ve faizleri çok düşük düzeylerde tutmaları, bizim gibi ülkelerin başına bela. Onların başımıza açtıkları dertleri, öyle anlaşılıyor ki bundan sonra daha sık tartışacağız. Bizim gibi ülkelere kısa vadeli fon girişlerini arttırıyor bu olgu.

    Tasarruf açığı veren ülkelerin, yatırım düzeylerini büyüme hızlarından feragat etmeyecek bir düzeyde tutmaları için tasarruf açıklarını kapatacak yeni tasarruf alanları bulmaları gerekiyor. Kısa vadede, bunu gerçekleştirmenin bir yolu, yabancıların tasarruflarını çekmek. Bu nedenle, tasarruf açığı olan ülkeler için bu tür fon akımlarını kısıtlayacak sermaye kontrollerine gidilmemesi gerektiği belirtiliyor.

    Şu sıralarda karşı karşıya kaldığımız döviz girişleri iki nedenle büyüme dostu fon girişleri sınıfına girmiyor. Birincisi, kalitesizler; kısa vadeye kayış var. İkincisi, geçiciler. Eninde sonunda gelişmiş ülkeler likiditeyi geri çekecek ve faizleri yükseltmeye başlayacaklar. Türkiye'nin, başımıza dert açmakta olan ve daha da açacak gibi görünen bu fonlara karşı yapabilecekleri neler? Sermaye kontrollerine ilişkin son yıllarda yazılanlara bakarsanız, sermaye kontrollerinden önce yapılması tavsiye edilenler şunlar:

    Makro cephede: Ulusal paranız değersiz bir düzeydeyse, bırakın bir miktar değerlensin deniliyor. Ek olarak, Merkez Bankası'nın döviz rezervleri yetersiz bir düzeydeyse, rezerv biriktirilmesi tavsiye ediliyor. Öte yandan, enflasyon kaygıları yoksa, faizlerin düşürülmesi öneriliyor. Tüm bunlar yapılırken, eğer gevşekse maliye politikasını sıkılaştırın deniliyor.

    Finansal alanda: Düzenleme ve denetimin arttırılması salık veriliyor. Fon girişleri yurtiçi kredi genişlemesini hızlandırıyorsa, bunun engellenmesi öneriliyor. Keza, finansal kesimin ya da şirketler kesiminin döviz cinsinden borçlarıyla döviz cinsinden alacakları arasındaki farkın açılmasını engelleyici düzenleme ve denetim yöntemlerinin kullanılması tavsiye ediliyor.

    Anlayacağınız yerkürenin bu tarafında kısa vadeli fon girişlerine karşı yapılabilecekler üzerine tartışılan ne varsa son çalışmalarda da aynı tartışmalar var. Dikkat ederseniz, yukarıda ana başlıklarıyla sayılanların bir kısmı para politikası alanına giriyor. Merkez Bankası bunların hemen hepsini yaptı zaten.

    Listede yer alanların bir kısmı maliye politikası alanında. Pazar günkü Resmi Gazete'de 2011-2013 dönemi için Orta Vadeli Mali Plan yayımlandı. 2011 için merkezi yönetim bütçesinin gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranla yüzde 2.8 oranında açık vermesi hedefleniyor. 2013 için bu değer yüzde 1.6'ya düşecek. Öngörülen faiz dışı bütçe fazlalarının GSYH'ye oranları ise bu iki yıl için sırasıyla yüzde 1.2 ve 1.7. Aynı dönemde kamu borcunun GSYH'ye oranında da azalma hedefleniyor.

    Bu dönemin seçim dönemi olduğu dikkate alınırsa, bu düzeyde bütçe açıklarını makul karşılamak gerekiyor. Fon akımlarının artışından memnun değilsek, bu geçici ve üstelik kısa vadeli akımın ekonomimizde tahribat yarattığını düşünüyorsak, bu durumda kısa vadede yapabileceklerimiz doğrudan sermaye kontrolleri ile düzenleme ve denetim alanında. Para politikasını isteyen elbette tartışsın ama asıl odaklanılması gerekenler bunlar.


    Bu köşe yazısı 11.10.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır