Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Yüksek işsizlik sorunu

    Fatih Özatay, Dr.20 Ekim 2010 - Okunma Sayısı: 1343

     

    Küresel kriz döneminde istihdam verilerine ilişkin dikkat çekici bir özellik de tarım sektörünün istihdamında görülen hareketlerdi. Elimizde en son Temmuz 2010 verileri var. Karılaştırılabilir veriler ise en eski 2005 başına gidiyor.  Temmuz ayları dikkate alındığında, 2005 yılından 2008 yılına tüm sektörlerde gerçekleşen istihdam artışı 1,15 milyon kişi. Buna karşın, aynı dönemde tarım sektörü istihdamı 465 bin kişi azalmış. Azalma önemli ölçüde 2006'da gerçekleşmiş. 2007 ve 2008'de kayda değer bir değişiklik yok tarım sektörü istihdamında.

    2010 yılının temmuz ayı istihdam değerleri, 2008 yılının temmuz ayı değerleri ile karşılaştırıldığında tamamen farklı bir manzara ortaya çıkıyor. Bu dönemde toplam istihdam 1,3 milyon kişi artmış. Farklı bir ifadeyle, kriz öncesine göre istihdam artışı daha fazla. Bu artışın yarısından biraz fazlası tarım sektöründeki istihdam artışından kaynaklanıyor: 677 bin artış var tarım istihdamında.

    Küresel kriz sırasında gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) hızla düşüp, sonra eski düzeyine ancak döndüğü bu iki yıllık dönemde, büyük ölçüde kriz öncesini kapsayan üç yıllık döneme kıyasla istihdamın daha fazla artması oldukça ilginç. Yıllık ortalama artış olarak bakarsak 2008-2010 döneminde her yıl 658 bin artış olmuş istihdamda. Aynı değer 2006-2008 döneminde ortalama 382 bin kişi.

    2005-2008 döneminin GSYH gelişimi Grafik 1'de veriyorum. Kriz öncesinde GSYH'nin ulaştığı değer 100 olacak şekilde seriyi endeks haline getirdim; daha rahat 'okunuyor'. Kriz öncesi zirve üretim değeri 2008'in ilk çeyreğinde gerçekleşiyor. Sonra tam bir 'V' hareketi var. Bu yılın ikinci çeyreğinde ulaştığımız GSYH değeri, o zirve değerden yüzde 0,4 oranında daha yüksek.

    Burada sonuçta derinlemesine bir analiz yok. Dolayısıyla oturup derin sonuçlar çıkarmanın da anlamı yok. Ama yine de bu tarım sektöründeki istihdam artışı olgusunun üzerinde durmak gerekiyor.

    Yeri gelmişken geçtiğimiz hafta içinde açıklanan işsizlik verilerine de kısaca değineyim. Mevsim etkisinden arındırılmış verilere göre temmuz dönemi işsizlik oranı yüzde 11,7 oldu. Son üç aydır işsizlik oranı bu düzeyde çakılı kaldı: Mayıs döneminde yüzde 11,9, haziran döneminde ise yüzde 11,7. Küresel kriz öncesinde işsizlik oranının en düşük olduğu ay Nisan 2008 idi: Yüzde 10,0. Sonra bu oran hızla yükseldi ve Nisan 2009'da yüzde 14,8e çıktı. O tarihten bu yana da düşüyor. Kısacası, işsizlik oranında önemli bir azalma var, ancak bu oran hala kriz öncesindeki düzeyinin 1,7 puan üzerinde.

    Önümüzdeki en önemli sorun açık ki yüksek işsizlik. Ancak sorun bu rakamların gösterdiğinden de ağır. İki nedenle: Birincisi, tarım sektöründe yaratılmış gibi görünen, aslında tarımsal üretime pek de katkısı olmayan, dolayısıyla orada çalışanların gelirini artırmayan istihdamın önemli bir kısmını dikkate almamak gerekiyor. İkincisi, işsiz olarak istatistiklere geçenler işgücüne katılıp iş arayanlar. Oysa kadınlarımızın ezici bir çoğunluğu işgücüne katılmıyor; bu da işsizliği düşük gösteriyor.

    2003-2010 döneminde ortalama büyüme hızımız yüzde 4,4. Bu ortalama 1960-2002 arasında yüzde 4,4, 1950-2002 arasında ise yüzde 4,7 idi. Demek ki 2003-2010 döneminde gerçekleşen ortalama büyüme hızımız, bu dönemden önceki 42 yılda gerçekleşen ile aynı, 52 yılda gerçekleşenin ise biraz altında.

    Kıssadan hisse şu: 2003 öncesindeki statüko ne ise, 2003-2010 dönemindeki de o. Oysa statükoyu korumakla bu ağır işsizlik sorununu çözmek mümkün değil. Türkiye'nin ortalama büyüme hızını yükseltecek reformlar planlaması ve hayata geçirmesi gerekiyor.


    Bu köşe yazısı 20.10.2010 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır