Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Üç Türk zar zor bir Fransız'a bedeldir

    Güven Sak, Dr.29 Ekim 2010 - Okunma Sayısı: 1201


    Türkiye'nin tempolu büyümesinin yolu kentlerde iş gücü verimliliğini artırmaktan geçiyor

    Buyrun bakalım. Lafa nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Bu günlerde öyle, pat diye, 'Türk' demek, pek de siyaseten doğru kabul edilmiyor. Etnik kimliklerimizi keşfetme çağındayız. Ben çocukken böyle değildi. Ama anlatacağımı başka türlü anlatamam. Benzetmeyi yaparken kırdığım cevizler için peşin peşin özür dilerim. Neme lazım şimdi durduk yerde.

    Çocukken daha sık "Bir Türk cihana bedeldir" denirdi. Ama aslında söz konusu olan ekonomiyse bir Türk, öyle, geçtim cihanı, bir 'tembel' Fransız bile etmiyor. Üç Türk'ü bir araya getirip, hani Voltran'ı oluşturursak, zar zor bir Fransız kadar üretebiliyorlar. Geçen salı başladığım muhabbete müsaadenizle bugün devam edeyim. Ben bu aralar bu işgücü verimliliği işine takmış vaziyetteyim. Son derece önemli olduğunu düşünüyorum.

    Önce çıkan kısmın özetini vereyim. 1961'de Türkiye'de toplam nüfusun yüzde 32'si şehirlerde yaşıyordu. 2009'da ise bu oran yüzde 70'e çıkmıştı. Kentte çalışan birinin saat başı üretimi 100 birim ise, kırda bu 28 birimdi. Yani kırdan kente göç eden biri, iş bulabiliyorsa, verimliliği dört katına çıkıyordu. Türkiye, bugüne kadar, biraz da, iç göç sayesinde tempolu büyüyordu. Ama artık bu imkân ortadan kalkmakta. Toplam nüfusun kentte yaşayan kısmı yüzde 70'ten sonra nereye kadar artabilir ki? Bu salı günkü yazımdaki ilk noktaydı.

    İşgücü verimliliği

    İşgücü verimliliği deyince, aslında çalışılan saat başına üretilen milli gelirden bahsediyoruz. Bunu karşılaştırılabilir bir biçimde mesela OECD hesaplıyor. Ben en son 2004 yılı hesaplarına baktım. Buradan bakarsanız: Türkiye'de çalışılan saat başına milli gelir 12.7 dolar iken, Almanya'da aynı tutar 42.1 dolar. Fransa'da ise 47.7 dolar. Saat başı üretimden bakarsanız, verimlilik açısından, Fransa'da belirgin bir problem bulunmuyor. Fransa'nın problemi, esasen, haftalık çalışma saatinin daha düşük olmasından kaynaklanıyor. Fransızlar 'çalışmayı' sevmiyorlar. Ama Türkiye öyle değil; biz Fransızlara göre uzun çalışıp, az üretiyoruz. Türkiye'de kentlerde işgücü verimliliği kırsal kesimin dört katı. Fransa'da işgücü verimliliği de Türkiye'nin neredeyse dört katı. Bu da ikinci noktadır.

    Üçüncü nokta ise şudur: Türkiye'nin tempolu büyüyebilmesinin yolu kentlerde işgücü verimliliğini arttırmaktır. Bu ise avro bölgesindeki kurumsal altyapıyı, eğitim sistemini, hukuk sistemini, idari yapıyı, Türkiye'de de inşa etmekle ilgili. Avrupa Birliği yakınsama süreci bu açıdan bakıldığında Türkiye için önemlidir. Hâlâ önemlidir. Savsaklanması kötüdür. Ama bakın savsaklanmaktadır.

    Hedefler iddiasız

    Türkiye'de işgücü verimliliğinin artması, Türkiye'nin tempolu büyümesi için hem iyidir hem de önemlidir. Peki, Türkiye'nin bu konuda bir hazırlığı var mıdır? Bu konuda bakılması gereken belge, Orta Vadeli Program'dır (OVP). OVP, Türkiye ekonomisinin meselelerinin ve de çözüm için getirilen tedbirlerin tartışılması gereken metindir. Bu yıl yeni açıklanan OVP, hedefleri açısından ne kadar iddiasız ise Türkiye ekonomisinin meseleleri konusunda da bir o kadar da suskun bir metindir. TEPAV iktisatçılarından Esen Çağlar'ın konu ile ilgili değerlendirmesi TEPAV'ın web sitesindedir. Ayrıca Birgün'de Aziz Konukman dostumuzun geçen haftaki yazılarına da bakılabilir.

    Bu arada, OVP, üç yıllıktır. Sonuç şudur: İşgücü verimliliği önümüzdeki üç yılda gündemimizde değildir. Olabilir mi? Olmaz.


    Bu köşe yazısı 29.10.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır