Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Statik durumda bırakan dinamizm

    Fatih Özatay, Dr.08 Kasım 2010 - Okunma Sayısı: 1278

     

    Yıldız gibi parladığımızdan söz ediliyor. Ancak gözlenenle söylenen birbirine uymuyor.

    Türkiye ekonomisi hakkında söylenenlere şaşırmamak mümkün değil. Daha geçenlerde nasıl da bir 'yıldız gibi parladığımızdan' söz ediliyordu. Elbette insan öyle olmasını istiyor. Ama gelin görün ki, gözlenenle söylenen birbirine uymuyor.

    Bu büyük bir tehlike. Sonuçta giderek çok sayıda insan krizden Türkiye'nin nasıl da hemencecik çıktığına, nasıl da hızla büyümeye başladığına, bu alanda öncü ülke olduğuna, 'acayip' bir dinamizme sahip olduğuna falan inanmaya başlıyor. İnanç gerçeğin yerini aldıkça da gerçekten yıldız gibi parlamak için yapmamız gerekenler unutuluyor. Öyle ya, yıldız gibi parlıyorsak, neden yıldız gibi parlamak hedefimiz olsun ki?

    Hep aynı rakamları bu köşeye taşımak zorunda kalıyorum. Ama ben ne yapayım; mecbur kaldığım için buraya taşıyorum. Bakın rakamlar neler söylüyor: Son altmış yılda gerçekleştirdiğimiz ortalama büyüme hızı (bu yıl yüzde 7 büyüyeceğimizi kabul ederek) yüzde 4,7. Şimdi iki ayrı döneme ayıralım bu 60 yılı: 1950-2001 ve 2002-2010. İlk elli bir yılda gerçekleşen ortalama büyüme hızımız da bu düzeyde. 2002-2010 dönemindeki ortalama büyüme hızı ise yüzde 4,5.

    Çin farkı kapattı

    Son altmış yıllık performansımızdan ya da son sekiz yıldakinden hoşnutsak şimdiye kadar yaptığımız gibi devam edebiliriz. Hoşnutluk kişiye göre değişir elbette. Ama nesnel bir ölçü bulabiliriz; diğer ülkelerle kendimizi karşılaştırabiliriz. Bu karşılaştırmalardan daha önce çok sayıda yaptım. Tekrarlamadan sonucu vereyim.

    Son atmış yılda kişi başına gelir düzeyimiz ile gelişmiş ülkelerin kişi başına gelir düzeyleri arasındaki fark ne açılmış ne de kapanmış. Ortalama yüzde 4,7 oranında büyümüş olmamıza karşın böyle bir tablo ortaya çıkmış. Buna karşılık, Çin, Kore, İrlanda gibi ülkeler gelişmişlerle aralarındaki gelir farklılıklarını ya kapatmışlar ya da kapatma yönünde ilerlemişler. Biz yerimizde saymışız, onlar ilerlemiş. Bu durumda 'yıldız gibi parlayan' varsa bunun ne yazık ki Türkiye olmadığı ortada.

    Krizde durum ne

    Küresel kriz performansımız açısından söylenenler de ne yazık ki gerçeklerle örtüşmüyor. Dünya gelirinin yüzde 90'ına sahip ülkeleri krizden çıkma performanslarına göre sıraladığınızda karşınıza dört farklı grup çıkıyor: Krizde büyüyenler. Krizden etkilenen ama sonra hızla büyüyenler. Krizden etkilenen ama sonra yavaş biçimde toparlananlar. Krizden etkilenen ve toparlanmayanlar. Türkiye ilk grupta değil. Kaldı ki krizden en çok etkilenen ülkelerden biriyiz. İkinci grupta da değil. Performansı, ikinci grup ile üçüncü grup arasında bir yere düşüyor.

    Statüko böyle işte. Anlaşılan orta vadeli programı hazırlayanlar statükodan memnun. En az iki nedenle: Birincisi, gelecek üç yılın büyüme oranı hedefleri, statükodan pek de farklı değil: Yüzde 4,5, 5 ve 5,5. İkincisi, orta vadeli programda statükoyu değiştirmek için yapılacaklar listesi inandırıcı değil. Birtakım reform başlıkları sayılmış, ama sadece sayılmış. Bir öncelik sırası yok. Hangi kaynaklarla bu işlerin yapılacağı belli değil. Ne yapılacağı da anlaşılmıyor. Sadece reforma başlıklar yazılınca reform yapılmıyor. İşler oluruna bırakılmış oluyor. Anlaşılan, 'Türkiye'nin dinamizmine' güveniliyor. O dinamizm ki gelişmiş ülkelere kıyasla bizi aynı konumda, yani 'statik' bir durum da bırakmış. Hadi, hayırlısı.


    Bu köşe yazısı 08.11.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır