Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Türkiye'de girişimcilik demokratikleştirilmeli

    Güven Sak, Dr.09 Kasım 2010 - Okunma Sayısı: 1115

     

    Bu topraklarda genel kabul gören anlayışa göre ancak mecburiyetten 'girişimci' olunuyor.

    Küresel Girişimcilik Haftası, yaklaşık 100 ülkede yapılan etkinliklerle devam ediyor. İki yıldır etkinliklere katılanların sayısı 10 milyonu aşmış. Ben hafta sonu Ankara'da, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nde yapılan toplantıya katıldım. Slogan, 'İçindeki girişimciyi çıkar'dı. Söylemesi kolay. Türkiye daha girişimciliğin demokratikleştirildiği ülkelerden biri değil. Olmalı ama daha değil.

    Girişimcilik denilince bizde genellikle ne anlaşılır? "Çocuk, işsiz kaldı, geçinebilsin diye bari bir dükkân açalım" anlaşılır. Yapılan çalışmalar da öyle gösteriyor. Hani "Oğlan geçinsin" diye yani. Halbuki girişimcilik yalnızca kendini değil, başkalarının da geçimini sağlamak demek. Bu memlekette her 100 kişiden ancak 6'sı girişimci oluyor. Bu topraklarda genel kabul gören anlayışa göre, ancak mecburiyetten 'girişimci' olunuyor. Halbuki girişimci olmak bakın zinhar o değil. Slogan sizde nasıl bir çağrışım yaptı, bilmem. Ama benim aklıma önce "Kardeşim, biz 'Clark Kent' miyiz ki elbisemizi şöyle süratle değiştirip Süpermen oluverelim? Bu mudur yani?" geldi. Ama bakın iş biraz da öyle. Girişimci olmak, yaptığınız iş, her neyse, o işin daha iyi yapılabileceğine ilişkin bir fırsatı görebilmek demek. Sonra da fırsatın gereğini yapmak demek. Siz onu gördükten sonra kalanı otomatikman geliveriyor. Oralarda yani. Buralarda değil tabii. Çağımızın girişimciliği kapitalsiz bir kapitalizme doğru giden yolu açıyormuş gibi geliyor bana. Dünle kıyaslandığında herkesin girişimci olabileceği, girişimciliğin demokratikleştiği çağdayız.

    Altyapımız eksik

    Kapitalizmin tarihi, dün daha sınırlı bir gruba ait ayrıcalıkların giderek daha geniş kitleler tarafından paylaşılmasının tarihi aynı zamanda. On dokuzuncu yüzyılda ve hatta yirminci yüzyılın uzun bir bölümünde, girişimci olabilmek, bir iş kurabilmek için hangi aileden geldiğiniz önemliydi. Girişimci olmak için önce sermaye sahibi olmak gerekiyordu. Ama bakın artık durum değişti. Aynı küresel yatırım olanaklarından yararlanmanın değişmesi gibi. Hatırlayın. 19'uncu yüzyıl Londrası'nda, kolonilere yatırım yapamak sınırlı sayıda insana özgü ayrıcalıktı. O dönemin yatırım teknolojisi, ancak az sayıda insanın bu imkândan yararlanabilmesine olanak sağlıyordu. Şimdilerde emeklilik fonları vasıtasıyla her sınıftan, her insan uluslararası yatırım olanaklarından yararlanabiliyor. Yatırım teknolojisindeki değişim, mesela uluslararası yatırımı demokratikleştirdi. Aynı durum girişimcilik için de geçerli.

    Zaman, artık Türkiye'de de girişimciliğin demokratikleştirilmesi zamanıdır. Bu nedir? Şudur: Bir girişimcinin fikir sahibi olması, fikri ticarileştirecek bilgi birikimine sahip olması, ticarileştirdiği o fikri güvence altına almak için patentlemesi, sonra bu patenti uygulamaya aktarmak için bir şirket kurması, şirketin operasyonu için finansman bulması, şirketi yönetmesi gerekmektedir. Halbuki girişimciliğin demokratikleştirilmesi demek, fikir sahibi olanın bunların tümünü kendi başına yapmaması demektir. Yapılması gereken işlevlerin bir bölümünü kendisine görev edinecek mekanizmaların kurulmuş olması demektir. Silikon Vadisi ABD devleti sayesinde vardır. Girişimcilik artık bir kurumsal altyapı meselesidir. Eksiğimiz de odur. Mesela, üniversite özerkliğinin olduğu yerlerde, devletin üniversitelerin işine daha az burnunu soktuğu yerlerde, girişimcilik daha kolay gelişmektedir. Gelin bunu bir de YÖK'e anlatın bakalım. Zor anlatırsınız.


    Bu köşe yazısı 09.11.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır