Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    TCMB-BDDK kapışması

    Fatih Özatay, Dr.14 Kasım 2010 - Okunma Sayısı: 906


    Makroekonomik sorunlar sadece Merkez Bankası'nın değil BDDK'nın da sorunudur.


    Sayın Sefer Levent'in cumartesi günü Radikal'deki yazısının başlığı 'Londra'da gülüştüler, İstanbul'da kapıştılar' şeklinde. Yazı "Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz ile Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin munzam karşılıklar nedeniyle ikinci kez kapıştı" diye başlıyor.

    'Kapışmanın' nedeni TCMB'nin ekim başında aldığı ve cuma günü de devamını getirdiği karar. Bu karar zorunlu karşılık oranlarına ilişkin. Bankalar topladıkları lira cinsi mevduatın bir kısmını TCMB'de bulundurmak zorunda; dolayısıyla bu miktarı kredi olarak müşterilerine satamıyorlar. Bankaların, ne kadar karşılık bulunduracakları TCMB'nin açıkladığı zorunlu karşılık oranına bağlı. Oran ne kadar yüksekse bankaların satabilecekleri kredi miktarı da o kadar düşük oluyor.

    Krizde düşürüldü

    Piyasadaki likidite sıkıntısına ve bankaların birbirleriyle işlem yapmakta gönülsüz davranmalarına bağlı olarak, zorunlu karşılık oranı krizde düşürülmüştü. TCMB, ekim başında oranı yükseltti ve yıl bitmeden bir kez daha yükselteceğini açıkladı. Cuma günü yükseltmeyi gerçekleştirdi ve oranı kriz öncesindeki düzeyine getirdi. Ekim başındaki karara BDDK tepki göstermiş; zamanlamasından haberdar edilmediğini açıklamıştı. Sayın Levent'in yazısından anladığımız, BDDK'nın bu tepkisinin sürdüğü şeklinde. Ekonomide hızlı kredi genişlemesi var ve TCMB bu genişlemenin ileride doğurabileceği risklerden rahatsız. Benzer bir durumu TCMB'de yönetici durumda iken yaşamış bir kişi olarak TCMB'nin bakış açısını anlatayım.

    Aynı durum 2004-2005 yıllarında da yaşandı: TCMB hızlı kredi genişlemesinin yarattığı ve yaratabileceği sorunlardan rahatsızdı. Salt enflasyon açısından konuya yaklaşmıyordu. Bu genişlemenin aynı zamanda cari işlemler açığını yükseltici ve bankaların bilançolarında ileride olumsuzluk yaratıcı (geri dönmeyen kredilerde artış gibi) etkilerinden çekiniyordu.

    İthalat yükseliyor

    Mesela, özellikle tüketici kredileri doğrudan tüketim malı ithalatını yükseltiyor. Hem ekonomide ısınmayı artırıyor hem de cari işlemler açığını yükseltiyor. Oysa işe sadece bankaların o andaki kârlılığı açısından bakarsanız, tüketici kredileri onların kredi portföylerinin çeşitlenmesini sağlıyor; risklerini azaltıyor ve kârlılıklarını olumlu yönde etkiliyor. Bu, 'anlık', farklı bir ifadeyle 'miyopik' bir bakış. Bankacılık krizlerine ilişkin yapılan çalışmalar, geçmişte yaşanan bankacılık krizlerinin yarısından fazlasında, krizden önce çok hızlı kredi genişlemesi olduğunu gösteriyor.

    Kredi genişlemesini soğutmanın bir yolu faiz oranını yükseltmek. Bir de zorunlu karşılık oranı artırılabilir. Ama enflasyon rayında gidiyorsa, salt hızlı kredi genişlemesini önlemek için TCMB'nin faizi artırması gereksiz bir adım olur. Bu aşamada BDDK'nın devreye girmesi gerekir.

    Küresel kriz öncesinde, yani olağanüstü koşullarda karşılık oranını düşürdüğü için TCMB şimdi bu oranları yükseltti. Yoksa bu tür hızlı kredi genişlemelerine karşı, asıl olarak BDDK'nın baş role soyunması gerekir. Bu işbirliği, hem finansal istikrar açısından gereklidir, hem de gereksiz yere faiz haddinin yükselmemesi için.

    2004-2005'ten kalma bir 'özdeyiş': Makroekonomik sorunlar sadece TCMB'nin değil, aynı zaman da BDDK'nın da sorunudur. BDDK'nın sadece mikro düzenleme ve denetim yapan elemanlarla sorumluluklarını yerine getirmesi beklenemez. İyi makro ekonomistleri de devreye sokmaya ihtiyacı var.


    Bu köşe yazısı 14.11.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır