Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Zorlukla geçmesi daha iyi

    Fatih Özatay, Dr.18 Kasım 2010 - Okunma Sayısı: 939


    Krizin yarasının tam sarılmadığı bu dönemde güçlendirici adımları peşi sıra atanlar kârlı çıkacak.

    Türkiye’nin ekonomik refah düzeyi açısından birinci ligde olmadığı açık. Üstelik birinci ligdeki ülkelerle arasındaki fark bir türlü kapanmıyor. İyi tarafından bakarsanız, bu fark açılmıyor da. Bizim açımızdan garip bir istikrar söz konusu.

    Bu sonuca yol açan görünürdeki temel neden son altmış yıllık ortalama büyüme hızımızın yüzde 4.5 düzeyinde olması. Buradan çıkan sonuç net: Türkiye’nin önündeki ülkelerle arasındaki farkı kapatabilmesi için demek ki yüzde 4.5’in üzerinde bir hızla büyümesi gerekiyor. Ne kadar ‘üzerinde’? Yapılan çalışmalar, bu hızın yüzde 7’ler civarına çıkarılması halinde Türkiye’nin önündeki gruba çok da uzun olmayan bir zaman sürecinde yaklaşabileceğini gösteriyor.

    Büyüme umut vermiyor

    Ne yazık ki 2001 krizinden sonra gösterdiğimiz büyüme performansı bu açıdan umut vermiyor. 2002-2010 döneminde yakalayabildiğimiz ortalama büyüme hızı da altmış yılın ortalamasından farklı değil. Dahası, 2011-2013 dönemi için geçen haftalarda açıklanan orta vadeli programın üç yıllık ortalama büyüme hızı hedefi de umut verici değil: Sadece yüzde 5.

    Elbette “hadi gelin artık yüzde 7 ile büyüyelim” demekle olmuyor. Merkez Bankası’nın faiz haddini üç puan daha düşürmesi ile de mümkün değil. Ya da bütçe harcamalarını arttırarak gelişmiş ülkelerle aramızdaki gelir farkını kapatmak da söz konusu değil.

    Daha ‘derin’ işler gerekiyor. Bu derin işlerin üst başlığı ‘reform’ oluyor. Reform yapmak kolay bir iş değil oysa. İktidarın güçlü olmasının bu zorluğu bir miktar azaltması beklenir. Geçenlerde bir toplantıda Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan’ın reforma ilişkin söylediklerini kısaca özetlemiştim bu köşede: Özellikle Meclis’in çalışma biçimini düzenleyen içtüzüğün, kapsamlı yasaların çıkarılmasını zorlaştırdığını söylemişti. Muhalefetin bu zorluğu daha da zorlaştırmak için elinden geleni yaptığını belirtmişti.

    Şu nokta önemli: Reformlar toplumun her kesimini yakından ilgilendiriyorlar. Hem kazananlar hem de kaybedenler yaratıyorlar. Bu çerçevede, reformların ‘zorlukla’ Meclis’ten geçmesini ‘kolaylıkla’ geçmesine tercih etmekte yarar var. Bu zorluk ‘uzlaşma’ çabalarını arttırır; ‘alıp, verilir’. Sonuçta ortaya çıkan yeni yasa geniş kabul görür.

    Küresel kriz henüz bitmedi

    Yine geçenlerde bir toplantıda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu, Sayın Başbakan, Sayın Baykal ve Sayın Bahçeli ile üç yasa tasarısı hakkında, iş dünyasının önde gelen temsilcileriyle birlikte görüşmeler yaptıklarını söylüyordu. Muhalefet liderleri o görüşmelerde o üç yasa tasarısına destek vereceklerini belirtmişler. Bu tasarılar şunlar: Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu.

    Küresel kriz tam anlamıyla ortadan kalkmadı. ABD’nin ekonomisini ayağa kaldırmak için yaptıkları bizim gibi ülkelerde sorunlar yaratıyor. Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya, Avrupa Birliği’nin başına dert olmaya devam edecekler gibi görünüyor. Euronun geleceği tekrar tartışma konusu olabilir. Bu ortamda ekonomilerini güçlendirici adımları peşi sıra atan ülkeler kârlı çıkacaklar. Bu adımları biz de atabiliriz. Yüzde 5 gibi bir ortalama büyüme hızına mahkum olmamalıyız.


    Bu köşe yazısı 18.11.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır