Arşiv

  • Mayıs 2024 (6)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Julian Assange kötü biri değildir

    Güven Sak, Dr.07 Aralık 2010 - Okunma Sayısı: 1101


    Türkiye'de WikiLeaks'in etkisi bana şimdilik sınırlı geliyor. Türkiye halen dijital çağın dışında.

    Julian Assange, WikiLeaks'in kurucusu. WikiLeaks en son ABD'li diplomatların gizli telgraflarını yayımlıyor. Ben şahsen, zevkle her gün yeni bölümün açıklanmasını bekliyorum. Aynı Japonya'daki cep telefonu romanları gibi. Bir tür 'arkası yarın' programı. Doğrusu ya, Julian Assange'ın iddia edildiği gibi, kötü biri olmadığını düşünüyorum. Assange kötüyse; mesela Angela Merkel'in neden iyi olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum. Gelin bakın nasıl düşünüyorum?

    Lisbeth Salander'ı bilir misiniz? Julian Assange bana sanki Lisbeth Salander'mış gibi geliyor. İsveçli araştırmacı gazeteci Stieg Larssonn'un 'Ejderha Dövmeli Kız' ile başlayan üç kitaplık roman serisinin kahramanı Lisbeth Salander'dı. Son kitap, 'Arı Kovanına Çomak Sokan Kız' daha Türkçe olarak yayımlanmadı. Bekleniyor. Assange ile Salander nasıl birbirlerine benziyorlar? İkisi de dijital çağın çocukları. Şimdi bu çağın çocuklarına, "Televizyondan mı yoksa internetten mi vazgeçebilirsiniz" diye sorduğunuzda, ABD'de yüzde 77'si "Televizyonla işim olmaz" diyor. TV programlarını zaten internetten indiriveriyorlar. Pek gazete de okumuyorlar ama dünyada neler olup bittiğini takip edebildiklerini düşünüyorlar. Şimdi WikiLeaks belgelerini okuyanlar için bu, esasen doğru değil mi?

    İkisi de hacker, yani bir başkasının bilgisayarına izinsiz olarak giriyor. Bir nevi saldırıda bulunuyor. İkisi de hayatlarını bu 'yasa dışı' faaliyetleri sırasında gördüklerini, başkalarının da görmesini sağlamaya adıyor. Yaptıklarının doğru olduğuna da inanıyor. WikiLeaks de benzer bir amaç için çalışıyor. Elbette ortada doğrudan saldırı yok artık. Saklı, gizli bir operasyonu açığa çıkarabilmek için elinde bilgi olanlara, bir yerlerden bir bilgi sızdıranlara, iyi korunan bir posta kutusu sunuyor WikiLeaks. Elinizdekini oraya atıyorsunuz. Sonra bir grup gazeteci posta kutusuna bırakılanı değerlendiriyor. Derken yayın başlıyor. Yayın işte böyle Çin işkencesi gibi, damla damla devam ediyor. Herkeste bir fotoroman heyecanı oluyor. Fena numara değil, değil mi?

    Dijital ağlarla bağlı

    Peki, nasıl oluyor? Bakın burada da karşımıza küreselleşme meselesi çıkıyor. Artık birbirimize dijital ağlarla daha bir bağlı olmamız hepimizi bu tür izinsiz saldırılara açık hale getiriyor. Bu bir. İkincisi ise malumatın geniş dağılımı da birbirimize bağlı olmamız sayesinde oluyor. Bildiğimiz anlamıyla internet 1990'lı yıllarda ortaya çıktı. 1997'de daha Google, Facebook, Wikipedia, YouTube ve de WikiLeaks yoktu. "Acaba insanlar o zaman akşamları ne yaparlardı?" İnternete katılımı kolaylaştırıp, demokratikleştiren mekanizmalar yirminci yüzyılın son birkaç yılında ortaya çıktı. Şimdilerde bu küresel dijital ağa katılanların sayısının yaklaşık 2 milyar kişi olduğu tahmin ediliyor. Onların sayısı arttıkça, saldırıya ilişkin riskler de WikiLeaks benzeri mekanizmaların etkinliği de üzerilerindeki kontrol de artacak elbette.

    Bu çerçevede, mesela "WikiLeaks Türkiye'de siyaseti nasıl etkiler" sorusu üzerinde düşünürken iki parametreyi ele almak gerekiyor. Birincisi, internete ulaşmak gerekiyor. Eldeki verilere göre internet ulaşabilenlerin sayısı 26.5 milyon. Bu bir yandan iyi ama öte yandan malumat edinmek için az bir sayı. Nüfusun yüzde 35'i filan yani. İkincisi ise İngilizce okuyabilmek önem taşıyor. Bu, o oranı daha aşağıya çekiyor. Böyle bakarsanız; bana etkisi şimdilik sınırlı geliyor. Türkiye halen dijital çağın dışında. Merkel'i unutmadım. Geleceğim.


    Bu köşe yazısı 07.12.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır