Arşiv

  • Mayıs 2024 (7)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Irak'a mal sattıkça, Irak gibi olmamak lazım

    Güven Sak, Dr.17 Aralık 2010 - Okunma Sayısı: 1369

     

    Türkiye'nin Avrupa pazarlarında rekabet gücünü devam ettirebilmek için kapsamlı bir yapısal reform sürecine ihtiyacı var.

    Talep, arzı belirler. İthalat talebinin niteliği, ihracatçı ülkenin sanayi üretim kapasitesinin teknik düzeyini de elbette etkiler. Ne satarsanız, o'sunuzdur. Irak'a giderek daha fazla mal satarken Irak gibi olmak da vardır. İhracatımızı bir yandan çeşitlendirirken bu hususu da akılda tutmak gerekir. Türkiye'nin özellikle bu günlerde akıllı bir sanayi stratejisine sahip olması gerekir. Hangi günlerde? İhracatta, geçici de olsa, eksen kayması yaşadığı bu günlerde elbette. Bakalım şekillenmekte olan sanayi strateji belgesinden bu anlamda ne çıkacaktır?

    Dikkatli olunmalı

    Ben bir süredir, AB pazarındaki derin kriz nedeniyle yapısı değişmekte, doğal olarak, ekseni kaymakta olan ihracat rakamlarımıza bakıyorum. Türkiye'nin ihracatı çeşitleniyor. Hem mal grupları açısından çeşitleniyor hem de ihraç pazarları açısından çeşitleniyor. Bu çeşitlenme giderek daha az gelişmiş piyasalara doğru oluyor. Gelişmekte olan piyasanın mal talebinin teknolojik içeriği de daha düşük oluyor. İhracat sepetimizi bu günlerde gelişmiş ülkelerin ihracat sepetleri ile karşılaştırırsanız, bizim sepetimizin o ülkelerin sepetine yakınsamadığını, aksine farklılaşmaya başladığını görebilirsiniz. Türkiye, Gümrük Birliği ile birlikte düşük teknolojili mallar üretip satan bir ülke olmaktan çıktı, orta teknolojili ürünler üretebilen bir ülke haline geldi. Şimdi çeşitlenmenin bu kazanım kaybedilmeden olması gerekiyor. Ancak kendi haline bırakılırsa, ihracatımızdaki kendiliğinden pazar kayması Türkiye'yi zorlayacak gibi duruyor. Dikkatli olmakta fayda var.

    Mesela siz hiç bugün beşinci en büyük ticaret ortağımız olan Irak pazarına ne sattığımıza baktınız mı? Son günlerde merak ettim bakıyorum. Elbette Irak'a, Almanya'ya sattığımız malı satamıyoruz. Irak'ın talebi de kendi halince oluyor. Oradaki insanların tüketim sepeti, Almanya'daki gibi değil. Küreselleşme etkili ama o kadar da değil. Ülkede daha yollar yapılacak ki otomobil talebi tüm Irak toplumu için yükselsin. Elektrik yirmi dört saat olacak ki her eve çamaşır makinesi girsin, beyaz eşya talebi patlasın. Rakamlar daha oralarda olmadığımızı gösteriyor. Oralarda ortadirek güçlenecek ki, hem siyasi istikrar yaygınlaşsın hem de tüketim sepeti Türkiye için daha uygun hale gelsin. Şimdiden Irak pazarına girip, yer kapmak elbette iyi bir gelişme. Ancak Irak'a bu günlerde ağırlıkla inşaat malzemesi ve un, bisküvi gibi gıda maddeleri satıyoruz. Bakın bu ihracat sepeti, Avrupa pazarlarında kaybettiğimiz ithalat talebi ile aynı sepet değil. Zaten Irak pazarında, ana mal grupları itibariyle mesela, İran ile çekişiyor gibi duruyoruz. Düşünün lütfen: İran, sanayi ve rekabet. Şaka gibi değil mi? Ama öyle duruyor. Bir de buna mesela Afrika pazarını ekleyin. Orada tüketim sepetinin gelişmişlik düzeyi daha da geriliyor. Şimdi ihracat portföyümüz içinde, Irak benzeri ülkelerin payı arttıkça ne olur? İhracatımızdaki çeşitlenme, Türkiye sanayiinin ortalama teknolojik düzeyini geriletebilir.

    Çeşitlenme kötü değil

    Peki, ne yapmalı? Birincisi, ihracatın hem mal grupları hem de ülkeler açısından çeşitlenmesi kötü bir gelişme değil. Türkiye'nin başka ülkelerde üretilebilen malları daha etkin bir biçimde üretiyor olması bir kazanım. İkincisi, AB pazarı dışına doğru çeşitleniyor olmamız, AB pazarından vazgeçmemiz anlamına gelmiyor. Türkiye'de sanayinin gelişmişlik düzeyi ancak Avrupa ve Amerika pazarları ile artabilir. Türkiye, gelişmiş pazarlarda rekabet edebilme gücünü asla kaybetmemek zorundadır. Üçüncüsü, rekabet gücü ve bölgesel kalkınma hedeflerini dengeleyen bir politika çerçevemiz olmalıdır. Türkiye'nin henüz sanayileşmemiş şehirlerinde, sanayinin gelişebilmesi için Irak ve ona benzer ülkelerin sunduğu fırsatlar iyi değerlendirilmelidir. Son olarak, Türkiye'nin Avrupa pazarlarında rekabet gücünü devam ettirebilmek için kapsamlı bir yapısal reform sürecine ihtiyacı vardır. Türkiye'nin bir sanayi stratejisine ihtiyacı vardır. Bakalım imzadan ne çıkacaktır?


    Bu köşe yazısı 17.12.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır