Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Faiz kararı gerekli ama yeterli değil

    Fatih Özatay, Dr.19 Aralık 2010 - Okunma Sayısı: 1005

     

    Merkez Bankası'nın aldığı önlemler yeterli değil.

    Merkez Bankası'nın haftanın son iki iş gününde açıkladığı kararlar oldukça tartışılacağa benziyor. Cuma günü BDDK da bazı yeni düzenlemeler yaptı. Böylece bankaların hızlı kredi genişlemesini bir miktar frenleme isteği perçinlenmiş oldu.

    Kararların ayrıntısını bilmeden kaleme aldığım perşembe günkü yazımda, TCMB Başkan Yardımcısı Erdem Başçı'nın açıklaması ve aralık ayında yayımlanan Finansal İstikrar Raporu'nda vurgulanan noktalar üzerine yaptığım değerlendirmede, hem açıklamaları hem de vurgulanan noktaları olumlu bulduğumu belirtmiştim. Kararlar beklendiği gibi çıktı; bu görüşüm değişmedi. Ancak kararın 'gerekli' olmasıyla 'yeterli' olması oldukça farklı. Kararları olumlu bulmamın nedeni gerekli olması. Ne var ki yeterli olduklarını düşünmüyorum.

    Kararları yeterli kılacak unsur, kısa vadeli sermaye girişlerini caydırıcı vergi düzenlemeleri ve benzerleri olurdu. Geçenlerde Brezilya ve Güney Kore'nin yaptığı gibi. Elbette bu kararı alacak olan ne TCMB ne de BDDK. Hükümetin bu konuda adım atması gerekir. Durumun TCMB de farkında. Finansal İstikrar Raporu'nda sermaye akımlarına karşı geliştirilebilecek iki politika seçeneği olduğu belirtiliyor: Birincisi sözünü ettiğim vergiye benzer caydırıcı önlemler. İkincisi ise TCMB'nin ve BDDK'nın finansal istikrarı güçlendirici önlemleri. Açık ki bir ülke ya onu ya da ötekini seçmek durumunda değil. Bu iki seçenek aynı anda devreye sokulabilirdi ve birbirlerini tamamlayabilirlerdi. Yapılmadı.

    İzin vermenin dört nedeni

    Kısa vadeli yabancı sermaye akımlarını engelleyici bir şey yapmamanın dört olası nedeni var: Birincisi, bu tür önlemlerin bu hareketleri çok da etkilemediği düşünülüyor olabilir. Oysa yapılan araştırmalardan net bir sonuç elde etmiyor iktisatçılar. Velev ki önlemler etkili olmasınlar; ne zararları var? Hiç olmazsa vergi gelirlerimiz artar; bu açıdan yararları olur önlemlerin.

    İkincisi, bu tür önlemlerin uzun vadeli sermaye girişleri üzerinde olumsuz etkileri olabileceği söyleniyor. Vaktiyle gelen sermayenin çıkışını engellemiyorsanız -ki engellememek gerekiyor, bu sav geçerli değil. Dahası, olağanüstü koşulların hüküm sürdüğü bu kriz ortamında, bu kararlar sevimsiz karşılanmıyor. Üçüncü olasılık ideolojik bir olasılık. 'Piyasanın her şeye kadir olduğu' düşünülüyor olabilir. Son küresel krizin bu tür görüşlere ağır bir darbe vurmuş olması gerekir. Kör bir inanç olmaktan öteye gitmiyor; geçiniz.

    Dördüncüsü, kısa vadeli de olsa yabancı sermaye girişleri canlılık yaratıyor ekonomide. Bu canlılığın önemli olduğunu düşünebilir siyasetçi. Hele seçimler yaklaşıyorken.
    Bunlar olası nedenler. Gerçek neden nedir, elbette bilemem. Ama her şeyin alışılan normalin dışında geliştiği bu kriz ortamında, politika yapıcılarımızın da alışıldık çerçevenin dışına çıkmalarında yarar var.

    Durmuş Yılmaz: Önlemi önceden aldık

    Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz geçen hafta aldıkları faiz oranlarını düşürmeyi de kapsayan Para Politikası Kurulu kararlarına ilişkin ilk olarak konuştu. İşte Konya Sanayi Odası (KSO) tarafından düzenlenen 'Para Politikaları' konulu panelde konuşan Yılmaz'dan satır başları ve karar gerekçeleri:

    1 Son aldığımız ilave önlemler, önümüzdeki dönemde tüm dünyayı etkisi altına alacağını düşündüğümüz yeni konjonktüre karşı hazırlık.
    2 Şiddetli bir resesyon durumunda, finansal istikrarın tesisi için çok daha düşük bir faiz seviyesine ihtiyaç duyulabilir.
    3 Ekonominin aşırı genişleme gösterdiği bir durumda enflasyonu kontrol altına alan bir faiz politikası, finansal risklerin ortaya çıkmasını engellemekte yetersiz kalabilir.
    4 Yeni konjonktürün temel özellikleri, güvenilir ve dinamik yükselen piyasa ekonomilerine yoğun sermaye akışı sonucunda, bu ekonomilerde aşırı ısınma, aşırı borçlanma ve varlık balonları oluşması riskinin belirmesi.

    IMF: Faiz arttırma seçeneği korunmalı

    Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye'de, 2. Program Sonrası Değerlendirmesi'nde enflasyon tehlikesine karşın faiz oranlarının yükseltme seçeneğinin korunması gerektiğine dikkat çekti. Değerlendirmede, "Özellikle doğrudan sıkılaştırma tedbirlerinin enflasyon hedefinin kredibilitesini veya finansal istikrarı korumada yetersiz kalması halinde, gelecekte reel faiz oranlarının normalleştirilmesi ihtiyacı da dahil olmak üzere, faiz oranlarının yükseltilmesini gerektirecek koşullar oluşabilir. Dolayısıyla finansal ve reel sektörlerin vade uyumsuzluğunun artmaması için faiz oranlarının uzun bir süre düşük seviyelerini koruyacağı yönündeki beklenti sebebiyle oluşabilecek aşırı iyimserlikten kaçınılmalıdır."


    Bu köşe yazısı 19.12.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır