Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Ezber bozmak

    Fatih Özatay, Dr.23 Aralık 2010 - Okunma Sayısı: 1116

     

    İkinci yolu seçtiği için Merkez Bankası'na teşekkür borcumuz var.

    Hiç değişmeden kalacak bir kuram ortaya atmak için insan aklı o kadar gelişmiş mi? Kuramın ‘yalıtılmış’ dünyasından gerçek hayatın karmaşasına gelin. Kurama dayanan değişmez bir uygulama çerçevesi çizebilir misiniz?

    Para politikasından örnek: Neden Birinci Dünya Savaşı öncesindeki onlarca yılda altın standardı vardı? Neden vazgeçildi? İkinci Dünya Savaşı sonrasında ülkelerin ABD Doları’na karşı paralarının değerini sabit tutmaya çalıştıkları kur sistemine nasıl geçildi? Sistem neden çöktü? Merkez bankaları, para arzlarını kontrol etmeye çalıştıkları ‘parasal kontrol’ modasına nasıl kapıldılar? Bu moda nasıl demode oldu ve yerini yeni bir modaya -enflasyon hedeflemesine- bıraktı? Modalar kalıcı mıdır? Devletin ekonomiye müdahalesinin gerekli olduğunun düşünüldüğü düşünce ortamından nasıl olup da ‘piyasanın her şeye kadir olduğuna, dolayısıyla ona karışılmaması gerektiğine’ inanılan bir ortama geldik? Neden bu inanç şimdi çöktü?

    Koşullar değişiyor

    Çok fazla soru. Ortak yanıt şu: ‘Değişim kaçınılmaz.’ Koşullar değiştikçe, bilgimiz yeni koşullara ayak uydurmamızı sağlayamıyorsa, yeni arayışlara giriyoruz. Risk alıyoruz, el yordamıyla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, sonra yeni bir uygulama çerçevesi oluşturuyoruz.

    Bugüne geleyim ve tekrar para politikası ile kendimi sınırlandırayım: Birincisi, ‘küresel kriz öncesi dönem’e kıyasla koşullar radikal biçimde değişti. Gelişmiş ülkelerin merkez bankaları etrafa ‘deli’ gibi para saçıyorlar. Aynı ülkelerde faizler tarihsel olarak en düşük düzeylerinde olduğu ve ekonomileri henüz toparlanamadığı için, bu para gidecek yer arıyor.

    İkincisi, taşlar yerine oturmadı. Küresel krizde ağır bir darbe alan ‘piyasanın her şeye kadir olduğu, dolayısıyla ona dokunulmaması gerektiği’ görüşüne son darbe vurulup özellikle finansal kurumların risk alma iştahları dizginlenecek mi? Yoksa siyasi çevrelerde çok güçlü olan finansal kesim, yine bildiğini okuyacak mı? Bilemiyoruz.

    Üçüncüsü, AB çatırdıyor. AB’nin ‘büyük’ liderleri AB’nin yıkılması yolunda bu hızla ilerlerse, kriz derinleşir ve küreye tekrar sıçrar mı? Parasal genişleme artacak mı, geri alınmaya mı başlanacak? Ne zaman? Faizler ne zaman yükseltilmeye başlanacak?

    Hakkı teslim etmeli

    Merkez Bankası bürokratısınız. Bu ortamın finansal sistem açısından risk oluşturduğunu görüyorsunuz. Belirsizlikler her an had safhaya çıkabilir. Fiyat istikrarı açısından sorunlarınız var; rahat değilsiniz ama orada durumu kurtarma olasılığınız az değil. Oysa finansal sistem için düşündüğünüz riskler gerçekleşirse, ülkeniz zor durumda kalacak.

    Ne yaparsınız? “Ezberimi bozmam, fiyat istikrarı tek amacım” mı dersiniz? Yoksa, yasanızın izin verdiği ölçüde, değişen koşullar çerçevesinde fiyat istikrarı ve finansal istikrarı birlikte gözeten bir uygulama çerçevesi mi oluşturmaya çalışırsınız? ‘Tasarım özürlü’ iseniz ve cesaretiniz yoksa statüko değişmemiş gibi yapar, ezberinizi korursunuz. Tersine, sorumluluk duygunuz ve cesaretiniz varsa, elbette düşünen beyinlere de sahipseniz, risk alıp değişen koşullara göre yeni bir çerçeve çizmeye çalışırsınız.

    İkinci yolu seçtiği için TCMB’ye teşekkür borcumuz var. Risklere dikkat çekelim, eleştirerek yeni çizdikleri uygulama çerçevesi nasıl daha etkin hale gelir onlara yol gösterelim ama haklarını da teslim edelim.


    Bu köşe yazısı 23.12.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır