Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    2010'da ekonomimizin bazı temel özellikleri

    Fatih Özatay, Dr.02 Ocak 2011 - Okunma Sayısı: 1031

     

    Türkiye ekonomisinde değişmeyen ne?

    Türkiye ekonomisi açısından 2010'un en ayırt edici özelliği neydi?" diye düşününce 'uzak ara' cari işlemler açığının finansman biçimindeki radikal değişim öne çıkıyor. Bunu yarınki yazıma bırakıyorum. "Değişmeyen ne?" diye sorunca ise sayılabilecek çok sayıda unsur var. İki tanesini bu köşeye taşıyayım. İlki, statükoyu değiştirmek için yine bir şeyin yapılmadığı bir yıl olması; çok önemli, ama şimdilik sadece belirterek geçiyorum. İkincisi, özeleştiri yapmama da fırsat verecek; onunla başlayayım.

    'Normal dışının normal olduğu' ekonomilerde ileriye yönelik öngörü yapmak zordur. Türkiye ekonomisi de bir zamanlar bu kümeye giriyordu. Çok şükür, o kümeden kurtulduk; daha öngörülebilir bir ülke haline geldik. Daha doğrusu; 'gelmiştik'. Kriz, 'normal dışının normal olmadığı' bir ekonomi olma sevincini bize fazla tattırmadı. Neredeyse tüm dünyayı, 'normal dışının normal olduğu' ekonomi haline getirdi.

    Öngörüm düşük kalmış

    22 ve 23 Kasım 2009 tarihli iki yazımın başlığı da aynı. '2010'da ne olacak?' Bu iddialı başlık altında sadece büyüme öngörüsü yapmışım. Birkaç senaryo var; temel senaryo dışında kalanlar daha kötümser. İlk yazı şöyle bitiyor: "Dikkat ederseniz 'temel senaryom' biraz iyimser tarafta kalıyor, özellikle de iç kredi genişlemesi açısından. Bu koşullar altında 2010 büyümesi yüzde 3.8 - 4.9 aralığında bir yerde oluyor." Büyümeye ilişkin ilk üç çeyrek değerleri elimizde; gerçekleşme yüzde 7.5 olacak gibi görünüyor. Önemli ölçüde düşük kalmış büyüme öngörüm. O tahminleri küçük bir makro modelden elde etmiştim. Bu çerçevede, büyümeyi etkileyen bazı değişkenlerin o sırada bilinmeyen (2009'un son çeyreği ile 2010'nun tümünde alacakları) değerleri için farklı senaryolar oluşturmuştum. Bu değerler altında, model, GSYH ve bazı alt bileşenleri için öngörüler yapıyordu.

    Büyüme öngörümün düşük kalmasına yol açan iki temel değişken var: Tüketici kredilerinin ve toplam kredilerin 2009'un son çeyreğinden başlayarak izleyecekleri yol. Her çeyrek, bir önceki çeyreğe kıyasla, tüketici kredilerinin yüzde 1, toplam kredilerin ise yüzde 1.5 oranında artacağını düşünmüşüm. Bu varsayımlara göre, 2010'un üçüncü çeyreğinin sonunda tüketici kredileri yüzde 6.1, toplam krediler ise yüzde 4.1 artacakmış. Bunlar enflasyondan arındırılmış değerler. Üstelik özellikle kredi genişlemesi açısından 'biraz iyimser tarafta' kaldığımı da vurgulamışım. Gerçekleşmeler şöyle: Tüketici kredileri yüzde 17.7, toplam krediler ise yüzde 24.2 arttı. Modelde bir diğer önemli değişken ekonomiye duyulan güven (reel kesim güven endeksi) idi. O da benim tahminimden daha hızlı toparlanmış.

    Bankaların beklenenden yüksek hızla kredi açmalarının, elbette, büyüme öngörümün gerçekleşene kıyasla düşük kalmasından daha önemli sonuçları var; bir süredir bu köşeye taşıyorum. Bu çerçevede, daha önemli soru şu: Merkez'in aldığı önlemler kredi arzındaki artışı yavaşlatmaya yarayacak mı? Yarın, cari işlemler açığının finansmanındaki radikal değişimi bu gözle inceleyeceğim. Bir sonraki yazıda ise son sorduğum soruyu yanıtlayacağım. Kısacası 'günah çıkarayım' derken topu yine Merkez Bankası'nın bahçesine attım; affola!


    Bu köşe yazısı 02.01.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır