Arşiv

  • Mayıs 2024 (7)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Aklı olan bu devirde sanayiye girmez

    Güven Sak, Dr.07 Ocak 2011 - Okunma Sayısı: 1612


    Sizi bilmem ama ben 'Aklı olan bu devirde sanayiye girmez' ifadesini farklı biçimlerde, artan sıklıkta işitiyorum.

    Evvelki gün, Sanayi Stratejisi Belgesi ve Eylem Planı açıklandı. Zamanlaması bundan daha uygun olamazdı. Sizi bilmem ama ben başlıktaki şikâyeti, "aklı olan, bu devirde sanayiye girmez" ifadesini, farklı biçimlerde ve giderek artan bir sıklıkta sürekli işitiyorum. Bana kalırsa, bu devirde, yalnızca "sanayi önemlidir" demek için bile bir strateji belgesi yayımlamak son derece önemlidir. Gelin bir bakalım, "aklı olan, bu devirde sanayiye girmez" yargısı neden güçlenmektedir.

    Geçenlerde Konya'dan, elli yıllık sanayici bir aileden gelmesinin bir övünç vesilesi olması gerektiğini çok iyi bilen bir dostum, "Bankadan aldığın kredinin vadesinin, yatırım yapacak sanayiciye beş yıl, ev almak isteyen çalışanlara on beş yıl olduğu bir ülkede sanayici ne yapsın" diye sordu. Hiç düşündünüz mü, böyle bir ülkede sanayici para kazanmak için ne yapar? Elbette konut yapmaya başlar. Nitekim o da öyle yapıyordu. Son dönemde birkaç kuşaktır sanayici olan pek çok ailenin, giderek artan oranda sanayi dışındaki alanlarda yatırıma yönelmesi tesadüf değil. Şöyle bakın, görürsünüz: Konut sektöründe, hava yolu taşımacılığında, enerji sektöründe ön plana geçenler hep köklü sanayici ailelerin çocuklarıdır.

    Sanayisizleşme süreci

    Nedir bu? Türkiye bir nevi sanayisizleşme süreci içinde midir? Evet. Peki, bu meseleye nasıl bakmak gerekir? Anadolu'nun sermaye birikimi sürecinde sanayici olmak, eskiden, ulaşılacak bir hayaldi. İş önce topraktan başlardı, sonra ticarete dönerdi, arada bir müteahhitlik dönemi olurdu, en son ulaşılan yer ise sanayicilik olurdu. Sanayi, yüksek bir organizasyon kabiliyeti demekti. Halbuki Anadolu'nun artık sanayileşme diye bir derdi kalmadı. 1980'nin Turgut Bey reformları sanayiyi Anadolu'ya yaydı. 1996'nın Gümrük Birliği anlaşması, 2001'in Kemal Derviş reformlarının sağladığı makro istikrar ile birleşince, Türkiye, imalat sanayiinde düşük teknolojili mallar ihraç eden bir ülke olmaktan çıktı, orta teknolojili imalat sanayi mallarını, üstelik Avrupa'ya, ihraç etmeye başladı. Bir numaralı ihracat kalemimiz tekstil olmaktan çıktı, otomotiv oluverdi. Sanayileşme sürecinde bir basamak yukarı çıktık. Ama şimdilerde, köklü sanayici ailelerden yetişenler, sanayimizin nasıl orta teknolojiden yüksek teknolojiye sıçrayabileceği meselesi ile ilgilenmiyorlar. Kamunun bunca Ar-Ge desteğine karşın Türkiye hâlâ olduğu yerde patinaj yapıyor. Bu nedir? Bu bir kabiliyet erozyonudur. Türkiye, uzun yıllar boyunca, biriktirdiği bir kabiliyetini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bakın içinde bulunduğumuz coğrafyaya, burada yalnızca iki tane sanayi ülkesi var: Biri İsrail, diğeri ise Türkiye. Türkiye, bu bölgede, Müslümanların çoğunlukta olduğu tek sanayi ülkesi. Buradaki erozyon dış politikamız için de kötüdür. Büyükelçiler toplantısında tartışılması gereken asıl mesele buradadır.

    Kabiliyet erozyonu nereden kaynaklanıyor? Sorunun kaynağı, iş ortamının sanayici olmayı zorlaştırması. Etrafta kolay para kazanma alternatiflerinin olması. Kurdaki değerlenmeden bankaların kredilendirme tercihlerine, ulaştırma tercihlerinden gümrük politikasına, işgücü piyasası düzenlemelerinden enerjiye her şey sanayicinin üzerine üzerine geliyor. Türkiye'nin sanayi politikası öncelikleri demeti yoktur ki, sanayicilere ışık tutsun, kamuda koordinasyonu sağlasın.

    Ben Sayın Nihat Ergün'ün "Plan, mikro alanlardaki reformları gerçekleştirmemizi sağlayacak bir enstrüman olduğu için son derece önemli ve kıymetlidir" demesinden ümitlendim. "Aklı olan bu devirde sanayiye girmez"in ilacı mikro reformlardır. Kabiliyet erozyonunu önleyecek olan budur. Haydi hayırlısı.


    Bu köşe yazısı 07.01.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır