Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    'Merkez'in yaptıkları ters tepebilir

    Fatih Özatay, Dr.29 Ocak 2011 - Okunma Sayısı: 1007

     

    'BDDK devreye girmeli. Yoksa MB'nin yaptıklarının işe yaramaması bir tarafa ters tepme tehlikesi var.'

    Merkez Bankası (TCMB) politikaları üzerine yazmak giderek sıkmaya başladı beni. Uzun süredir üzerinde çalıştığım ders kitabını yayınevine teslim ettiğimi söylemiştim. Kitap parasal iktisat hakkında olunca, ister istemez orasında burasında TCMB geçiyor. Konu dizini yapmak için 'TCMB' diye taratınca, insanın 'hay taratmaz olaydım' diyesi geliyor. Artık iş sona gelmiş, kitabı bir an önce yayınevine yollayacaksınız. Oysa kullandığınız tarama programı ikide bir takılıyor; orada TCMB, burada TCMB.

    Yetmezmiş gibi bir de yeni bir para politikası çerçevesi açıklandı. Bu köşede de TCMB'den geçilmez oldu. Ne var ki ekonomi gündeminde şu anda baş köşede, yine TCMB üzerine yazmak durumundayım. Bari yazının kalanında TCMB yerine MB kullanayım; değişiklik olsun.

    Önemli sorunlar

    MB tefrikasının özeti şu: Önce önemli sorunlar: Birincisi, gelişmiş ülkelerde faiz çok düşük ve likidite çok bol. İkincisi, ilk nedenin bir sonucu olarak, son zamanlarda Türkiye'ye ağırlıklı olarak kısa vadeli sermaye geliyor. Üçüncüsü, bankaların kredi genişlemesi çok hızlı. Dördüncüsü, bu ikisi arasında ilişki var. Beşincisi, bu ortamda lira değerlenme baskısı altında kalıyor. Altıncısı, birinci unsur devrede olduğu sürece, Türkiye bir şeyler yapmazsa liranın değerlenmesinin sürmesi bekleniyor. Bu, birinci sorunu daha da ağırlaştırıyor.

    Bu sorunları hafifletmenin kestirme yolu, şu anda gelişmekte olan piyasa ekonomileri kategorisinde olan bazı ülkelerin yaptıklarını yapmak: Kısa vadeli sermaye girişlerini kısıtlamak. Bu ülkelere geçenlerde İsrail de katıldı. Ama yapılmıyor. Siyasi otorite, sermaye hareketlerini engelleyici önlemler alınmasına karşı olduğunu defalarca açıkladı.

    Yukarıda sıralanan sorunların bu durumda çözümü çetrefilleşiyor. MB şöyle bir yol izliyor: Birincisi, bankaların kredi açabilecekleri fon miktarını kısıtlamak istiyor (zorunlu karşılık artışı bu nedenle). İkincisi, politika faizini düşürerek kısa vadeli sermaye girişini caydırmayı amaçlıyor. Bazı gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin faiz arttırması, bu nedenle işine yarıyor. Üçüncüsü, borç alma ve borç verme faizleri arasındaki farkı açarak oynaklık yaratmak istiyor.

    BDDK devreye girmeli

    Ezber bozucu bu politika, cesur bir politika olmasına karşın bazı önemli sorunlarla karşı karşıya: Birincisi, bankacılık sisteminde likidite sıkışıklığı var. Bu nedenle, kısa vadeli piyasa faizinin kendi belirlediği faize yakın bir düzeyde oluşması için, zorunlu karşılıkları arttırarak çektiği likiditeyi geri vermek zorunda MB. Bu bir çelişki. Faiz haddini düşürmeseydi de bu çelişki vardı ama düşürdüğü için şimdi daha keskin.

    İkinci sorun, parasal iktisat alanında çalışan iktisatçıların yıllar öncesinden bildikleri bir sorun: Bankaların kredi açabilecekleri fon miktarını azaltmak amacıyla zorunlu karşılık oranını yükseltseniz bile bankalar başka fon kaynakları bulabilirler. Mesela, geçen yıl, bankacılık sistemi, kredi genişlemesini mevduat artışından çok, yabancı kaynaklardaki artışla yarattı. Bu kanalı tıkamazsanız aldığınız önlemlerin etkisi azalıyor.

    MB'nin yeni politika çerçevesinin karşı karşıya geldiği bu iki önemli sorunu hafifletmek mümkün: BDDK'nın da devreye girmesi gerekiyor. Yoksa, MB'nin yaptıklarının işe yaramaması bir tarafa, ters tepmesi tehlikesi var. Artan emtia fiyatlarının enflasyon açısından sorun çıkarma olasılığı da bir başka sorun ama 'üçüncü' sorun olarak bunu saymayacağım. Hem BDDK'nın devreye girmesi gereksinimini hem de şu enflasyon işini salı günü ele alacağım.


    Bu köşe yazısı 29.01.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır