Arşiv

  • Mayıs 2024 (7)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    2011, Kuzey Kıbrıs'ın 2001'idir

    Güven Sak, Dr.01 Mart 2011 - Okunma Sayısı: 1832

     

    2001 Türkiye'nin fırsatıydı. Biz kullandık. 2011 Kuzey Kıbrıs'ın fırsatıdır. Bakalım Kıbrıslı Türkler ne yapacak?

    Hakikatle yüzleşmek özgürleştiricidir. Türkiye'de böyle oldu. 2001 yılı Türkiye'nin kendi gerçeği ile yüzleştiği yıldı. 2011 yılı da Kıbrıslı Türklerin kendi gerçekleri ile yüzleşecekleri yıl olmalıdır. Gereken, aynaya bakma cesaretidir. 2001 yılındaki iktisadi kriz, bize, sürer zannettiğimizin sürdürülebilir olmadığını öğretmişti. Şimdi sıra Kıbrıslı Türklerdedir. 2011 yılı, Kuzey Kıbrıs'ın 2001'i olmalıdır. Gelin bakın neden?

    Kuzey Kıbrıs'ın ekonomisi ile ilgili iki kapsamlı çalışma okuduğumu hatırlıyorum. İlki Annan Planı'nın ekonomik etkisi ile ilgili olarak Kıbrıs (Güney) Merkez Bankası'nın aralarında Barry Eichengreen'in de olduğu bir ekibe yaptırdığı bir çalışmaydı. Çalışma, referandum öncesinde yayımlanmıştı. İkincisi ise Dünya Bankası'nın Kuzey Kıbrıs'la ilgili bir mevcut durum değerlendirme raporuydu. İkinciyi daha taslak halindeyken okumuştum. TEPAV'da, o raporla ilgili olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanlığı'na bir değerlendirme notu hazırlamıştık. Sene 2005'ti. Her iki ciddi çalışmanın da Türkler tarafından yapılmamış olması bir rastlantı değildi. Bu birinci noktadır.

    İnsan hareketi serbest, malların yasak

    O zamandan hep bir nokta aklımda kalmıştır. İnsanların hareketinin serbest, malların hareketinin yasak olduğu bir rejim, bölgesel dengesizlikleri arttıran bir iktisadi sistemdir. İnsanların hareketinin serbest olduğu bir sistemde, Kuzey Kıbrıs, kendiliğinden, güneye ekonomik entegrasyon sürecindedir. Kuzeydekiler, dünyaya açılmak, hayatlarını kazanmak, hareket serbestisi kazanmak için güneyden pasaport almak, oraya çalışmaya gitmek zorundadırlar. İyidir ya da kötüdür demiyorum, ama yapısal olarak bakıldığında olmakta olan budur. Vakıa ile kavga edilmez. Bu ikinci noktadır.

    Kıbrıs Türkleri, 2003 yılından başlayarak, önemli bir siyasi dönüşüm sürecine girdiler. Kuzey Kıbrıs'ta siyaseti yeniden tanzim ettiler. Eskileri tasfiye ettiler. Annan Planı referandumunda, KKTC'den vazgeçip, adada yeni bir devletin oluşumuna hazır olduklarını ortaya koydular. Ama bu dönemde bir konuda hiçbir adım atmadılar. Adadaki iktisadi sistemi elden geçirecek somut adımlar atamadılar. 2003'ten bugüne bütün partiler iktidarda denendi, siyasi projeler değişti, ama iktisadi yapı ve işleyiş aynen kaldı. Herkes sürdürülmesi mümkün olmayanın sürdürülebileceğine dair derin bir inanç taşıyordu herhalde. Bu da akılda tutulması gereken üçüncü noktadır.

    Özerk bütçe mali sorumsuzluk getirdi

    Peki, Kıbrıslı Türklerin ekonomi ile ilgili olarak, kaderlerini ellerine alma fırsatı oldu mu? Oldu. 2005 yılından itibaren Türkiye, torba bütçe anlayışı ile KKTC'yi destekledi. Kuzeye belli bir tutarda destek sağladı, ama bunun kimlere, nerelere, nasıl dağıtılacağına karışmadı. Harcama kalemlerini belirleme, öncelikleri saptama konusunda kuzeyin özgürlük alanını artan siyasi özgürlüğe paralel olarak genişletti. Adanın mali özerkliği vardı. Ancak bu uygulama 2008 yılında sona erdirildi. Üç yıllık özerk bütçe uygulaması, adada bir mali sorumsuzluk dönemine yol açtı. Bugünün büyüyen bütçe açıkları, artan kamu personeli, iflas halindeki kamu işletmeleri o süreçte ortaya çıktı. Bu da dördüncü noktadır.

    Geldik bugüne. Bugün Yardım Heyeti'nin harcama bazlı bütçe anlayışıyla, paranın nerelere harcandığına karışma temayülü, o üç yıllık mali sorumsuzluk döneminin bir sonucudur. Adada kamu maliyesinin sağlam temellere oturtulması, Kıbrıslı Türklerin kendi geleceklerini özgürce belirleyebilmeleri için gerekli şarttır. Bu da beşinci noktadır.
    2001 Türkiye'nin fırsatıydı. Biz kullandık. 2011 Kuzey Kıbrıs'ın fırsatıdır. Bakalım Kıbrıslı Türkler ne yapacak?


    Bu köşe yazısı 01.03.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

     

     

    Etiketler:
    Yazdır